OYUN Antonia S. Byatt

“Yine bekleriz” dedi Julia. Merdivenlerin başında onları durdurup gülümseyerek üsteledi. “Çok seviniriz. Mutlaka gelin.” Kapının önünde bir arada duruyorlardı. Dışarıdaki soğuğa karşı kaldırdıkları yakalarının üstünde yuvarlak yüzleri solgundu. “Söz mü?’ dedi Julia. Söz verdiler ve döne döne merdivenlerden inmeye başladılar. Julia trabzandan eğilip gözlerinde sevecen bir bakışla onların esmer başlarını üç kat boyunca izledi; ayak seslerinin uzaklaşması ona hüzün verdi. Aşağıda durup yusyuvarlak yüzlerini kaldırarak yukarıya baktılar. “Teşekkür ederiz” diye seslendiler. Julia da seslendi: “Biz teşekkür ederiz.”
Bir an durup parmaklarındaki yüzüklerle oynadı. Hepsi de gösterişli biçimlerde, oymalı ve işlemeli bir sürü gümüş ve bronz yüzüğü vardı. Elleri bunlardan dolayı sanki biraz ağırlaşmıştı. Sonra dönüp eve girdi.
Çatı katındaki salonda her şey sıcak görünüşlüydü. Şöminedeki odunlar hâlâ yanıyordu; odaya hafif bir duman çökmüştü. Yer cilalı tahtayla kaplıydı, üzerine tüylü halılar serilmişti; şöminenin önünde, Julia’nın çenesini dizlerine dayayarak oturduğu bir iki alçak puf vardı. Alçak bir sehpanın üstünde toprak rengi kahve fincanları, paslanmaz çelikten iki meyve kâsesi ve üzerinde likör kadehleriyle kırmızı bir cam tepsi duruyordu. Julia’nın burnuna duman ve şarap kokusu geldi. İçinde bir sıkıntı vardı. Bir yerde tabaklar şangırdadı.
Salonu geçip mutfağa girdi. Kocası, üzerinde gömleği, açık duman mavisi rengindeki bulaşık çukurunun önünde, floresan ışığının altında, suyla parlayan tabakları birbiri ardı sıra, paslanmaz, çelikten bulaşıklığa diziyordu.
“Bulaşığın acelesi yoktu.”
“Şimdi biter. Her şey yerli yerinde olmazsa içim rahat etmiyor.” Teselli edercesine baktı karısına. “Yardım etmek zorunda değilsin.” Julia eline bir bez aldı.
“Thor” dedi, “iyi geçti, değil mi? Memnun kaldılar, değil mi? Yani, şu bal sosunu denemem iyi oldu mu dersin?” Birkaç tabak kuruladı. “Benden hoşlandılar, değil mi? insan birisinin kendisinden hoşlanıp hoşlanmadığını anlar. Ben onlardan çok hoşlandım. Tam dost olunacak insanlar…”
“Evet” dedi Thor. Eline koyu mavi bir bez alıp bıçakları parlatmaya koyuldu. Kısa sarı saçları ışıkta büsbütün açık bir renge bürünmüştü. “Sanırım seni programına çıkarmayı önerecek” dedi biraz sonra.
Julia ellerini inceliyordu. “Ben böyle bir istekte bulunmadım ondan.”
“Biliyorum, istekte bulunduğunu düşünmüyoıdur zaten. Senden hoşlandı. Capcanlı bir kişiliğin olduğunu söyledi.”
“Öyle mi dedi?” Julia yine oturma odasına döndü. “Sahi öyle mi dedi? Thor? Bence asıl o capcanlı, öyle değil mi? Onu görür görmez bunu düşündüm. Öylesine enerji dolu ki. Her şeyle yakından ilgili. Bu da kolay kolay rastlanacak bir özellik değil. Sonra çok da zeki, ikisi de çok zeki…”
Şöminenin önündeki deri pufa oturdu.
“Acaba çok mu konuştum? Hep çok konuşurum, kendimi kaptırırım. Senin ne düşündüğünü biliyorum… İnsan onunla her konuda konuşabilir. Aşağı yukarı her konuda. Eminim çok konuştuğumu düşünmüştür.”
“Niye öyle düşünsün? İlgi gösterdi.” Bir an durup düşündü. “Her konuda konuşabileceğin bir sürü insan var, Julia.”
Bu cümlede hangi sözcüğün vurgulu olduğuna Julia karar veremedi. Kocasının Norveç kökenli olduğunu gösteren belirtilerden biri de cümlelerindeki tekdüze tınıydı. Dolayısıyla Julia, onun kendisine sitem edip etmediğini anlayamıyordu. Kocasının bu özelliği Julia’da, neyin doğru, neyin yanlış olduğu konusunda bir kararsızlık yaratıyordu.
“Geveze olduğumu düşündüyse çok üzülürüm.” “Böyle düşündüğünü sanmıyorum.”
“Sahi mi?”
“Sahi.”
Bir sessizlik oldu. “Keşke hep böyle kendimi kaptırmasam.”
Thor kocaman elini onun omzuna koyarak beyaz krep giysisinin üzerinden okşadı onu.
“Julia… arada sırada kendini bir bırak. Her şeyi bu kadar ciddiye alma. Bu iyi bir şey değil.”
Julia hemen omuzlarını silkti, sonra gevşedi. “Ciddiye almak gerek. Önemsemek gerek. Ben yeni yeni insanlar tanımayı seviyorum, gerçekten…”
“Ben bunu demek istemiyorum. Sana verileni, karşına çıkanı almıyorsun.”
“Bense öyle yaptığımı sanıyorum. Sen de bundan yakınmıyor muydun? Alıyorum, alıyorum, alıyorum. Her şey veriliyor. Altından kalkamayacağım kadar çok şey.”
“Her şey veriliyor derken ne demek istediğini bilmiyorum” dedi Thor, kuzeyli bir yabancı oluşu biraz daha belirginleşerek. “Her şey veriliyor olamaz. Her şey… sanki elde edilebilirmiş gibi davranmanı kabul ediyorum. Ama bu seni yoruyor. Ayrıca kendini tanıyorsun, bir tür yoksunluğa karşı sağlama alıyorsun kendini, Julia.” “Sakın” dedi Julia. “Sakın söyleme bunu. Sen pek çok şeyi biliyorsun, ama bana söylemen gerekmez.”
Thor burularak sustu. Julia başını onun dizlerine dayadı. “Beni tanıyorsun. Çok iyi tanıyorsun. Seni seviyorum. Ama gözümü korkutma benim…”
“Çabucak korku veriyorsun” dedi Thor aynı rahat, ifadesiz sesle. Onun yanına çömeldi. Julia hemen: “Zaten ben de bunu mesele yapmıyorum. İyi bir partiydi, iyi geçti” dedi.
“Evet, iyi geçti. Senden de hoşlandılar. Senden hoşlanmalarına sevindim.” Julia ona doğru eğildi. Dudakları hafifçe birleşti.
“Thor” dedi Julia.
“Yarına kadar yapılacak bir sürü işim var” dedi Thor. “Yardımseverliğin… Hıristiyanlığın… niçin katı gerçekleri hesaba katmayan bir tutumla yürütüldüğünü hiç anlamıyorum. inançları sağlam, çünkü tahıl göndermeye söz verdiler; tahıl gelecek. Sevkiyat ve ödeme bakımından çıkacak güçlüklerin aşılacağına da inanıyorlar. Bazıları aşılmasına aşılabilir, ama ancak ben uğraşırsam. Üstelik, Tanrı’ya duymaları gereken inancı bana yöneltiyor, sonra da bunu göz ardı ediyorlar. Neredeyse mucizeler yaratmak bütün zamanımı alıyor. Bu farklı bir şey. Bugün de, iyi çalışmadığımızı ve büyük bir cömertlikle teneke kutuya attıkları iki buçuk şilinleri boşa harcadığımızı ileri süren üç mektup geldi.”
Thor, birkaç dinsel kuruluşla birlikte Quaker’ların yönettiği büyükçe bir yardım örgütünün ücretli yöneticisiydi. Çoğu zaman, evdeki partilerden sonra, vakit gece yarısını geçinceye kadar çalışır, bu da Julia’da suçluluk duygusu yaratırdı, çünkü gelen konuklar çoğunlukla Julia’nın iş çevresinden olurdu. Thor yorulmak bilmezdi. Ama Julia, onun dalgın yüzüne yemekte bir kez bakmış -Thor içki içmezdi- kocasının bir kurtuluş olduğunu düşünmüştü. Sohbeti sürdürme isteği ile Thor çalışabilsin diye sohbetin tavsamasını ve konukların gitmesini sağlama düşüncesi arasında bocalamaktan yorgun düşmüştü. Julia onu öptü. “Bence inanmakta haksız değiller. Yani, sana inanmakta. Yapmayacağın bir şey için söz vermezsin sen.”
“Öyle” dedi Thor ayağa kalkarak. Kapının önünde öylesine sordu: “Teklifini kabul edecek misin?”
“Teklifte bulunmadı. Ben de bunu düşünmedim.” Thor gülümsedi ve kapıyı arkasından kapattı.
Julia biraz hayal kırıklığına uğramış olarak yalnız kalınca, salonda huzursuzca bir aşağı bir yukarı dolaşmaya başladı. Biraz önce çıkıp giden ve onu televizyon programına çıkarabilecek olan Ivan’ı düşündü. Kadın yazarlıktan, roman sanatı konusunda -bir anlamda- uzmanlığa yükselme fikri hoşuna gidiyordu. Kendi sesi geldi kulağına, canlı, coşkun. Yeni yeni kimseler tanıyacaktı. Umut içinde, katılacağı yeni dünyayı görmeye hazırlanarak televizyonu açtı.
Ekran aydınlandı. Julia bir anda, bir sıcaklık bulutu içinde engin bir deniz görüntüsünün önünde konuşan, son derece sıradan, yuvarlak yüzlü bir kızın, boynundaki kültür incileri kadar kültürlü sesini önce cızırtılı, sonra tane tane duydu: “… Gece programları arasında yer alacak ve genellikle bilimsel ağırlıklı olmasına karşın size bol bol egzotik ve tehlike dolu görüntüler sunacağımız bu dizinin birinci bölümünü izlemek üzeresiniz. Her çeşit izleyiciye sesleneceğiz: Bilim adamlarına, coğrafya uzmanlarına, hayvanseverlere, oturdukları yerde yolculuk yapmak isteyenlere…”
Julia sinirlendi; kendisi televizyona önem vermeye karar vermişken bu kız kalkmış milyonlarca izleyiciye -sanki hepsi de geri zekâlıymış gibi- takınılmış bir kibarlık içinde tepeden bakarak sesleniyordu. Hem zaten Julia belgesel programlardan hoşlanmazdı. Taşra kökenli benliğinin derinliklerine kadar kentliydi ve Londra dışında hiçbir yerde yaşamayı ya da böyle bir yerde yaşayan birisiyle iletişim

Benzer İçerikler

DAĞIN ÖTE YÜZÜ-YAŞAR KEMAL

yakutlu

Şantaj – Harlan Coben – Online Kitap Oku

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy