Soytarının Tuhaf Hikâyeleri | Erich Kastner


Soytarının sirkten kaçtığı görülmüş mü hiç?Till Eulenspiegel, kimseye haber vermeden sirkten ayrılır ve yollara düşer. Ülkeyi dolaşırken uğradığı her kasabada başkalarını komik duruma düşürmekten zevk alan soytarının maceraları hiç bitmez.Olayların sadece görünen yanını değil, özünü kavrayabilme üzerine kurulan öykülerden oluşan kitap, haksızlıkların karşısında durmayı mizahi bir dille anlatıyor.

İçindekiler
Hanımlar, Beyler!……………………………………………………….. 9
Eulenspiegel Üç Kez Vaftiz Ediliyor ………………………………13
Eulenspiegel İp Üzerinde Dans Ediyor ………………………….16
Eulenspiegel Arı Kovanında Uyuyor ……………………………..23
Eulenspiegel Hastaları İyileştiriyor …………………………….. 28
Eulenspiegel Baykuş ve Maymun Pişiriyor …………………… 33
Eulenspiegel Borazancı Oluyor …………………………………… 38
Eulenspiegel Toprak Alıyor………………………………………… 43
Eulenspiegel Eşeğe Okuma Öğretiyor………………………….. 46
Eulenspiegel Terzileri Aydınlatıyor …………………………….. 50
Rüzgâr Üç Terzi Kalfasını Uçuruyor ……………………………. 53
Eulenspiegel Kürkçüleri Dolandırıyor…………………………..57
Eulenspiegel Bütün Sütleri Satın Alıyor ………………………..61

Hanımlar, Beyler!

İçinizden sirke hiç gitmemiş olanlar bile soytarının ne olduğunu biliyordur sanırım. Hatırladınız mı? Soytarılar, sanki bütün yıl boyunca maskeli baloya gidermiş gibi rengârenk ve komik şeyler giyen palyaçolardır. Sirkte durmadan eğitimli atların arkasından koşar, sırtlarına atlamaya çalışır ama her defasında kumların üzerine düşüp yuvarlanırlar. Yapmaya kalkıştıkları sihirbazlık numaraları bir türlü başarılı olmaz. Her şeyi yanlış yaptıkları için seyircileri gülmekten kırıp geçirirler. Şimdi gözünüzde canlandırın: Böyle bir soytarı, günlerden güzel bir gün, müdüre haber bile vermeden sirk­ ten ayrılır… Beş parasız! Üzerinde rengârenk, çılgın soytarı giysisi!

Herhangi bir meslek öğrenmemiş, iş desen hak getire! Ne bavula ne bastona sahip; anne babası yok, zengin akrabaları da! Sirkten ve o kasabadan ayrılıp yola düşen soytarımız, dere tepe düz gider, ağaçların hışırdadığı ormanlardan geçerek sonunda küçük bir kasabaya varır. Kasabada dolaşırken fırınının önünde duran bir fırıncı ustasına rastlar. Karşıdan soytarının geldiğini gören şişman fırıncı ustasının ilk sözü, “Hey, amma da komik görünüyorsun. Söylesene kimsin sen?” olur. “Ben mi?” diye sorar soytarı. “Aslında ben gezgin fırıncı kalfasıyım. Olur ya, bana verebileceğiniz bir iş var mı acaba?” Harika, öyle değil mi? Bir de fırıncı ustasının, gezgin soytarıyı fırıncı kalfası olarak işe aldığını düşünün! Hayatında bir kez bile hamur karmamış, bırak elmalı pastayı, ekmek bile pişirmemiş bir adam! Böyle birinin fırıncı kalfası olarak neler yapabileceğini düşünebiliyor musunuz? Cinlikler yapardı. Türlü çeşitli cinlikler! Peki, bu cinlikler tahammül edilmez bir hal alınca ne olurdu dersiniz? Büyük ihtimalle dürüst, şişko fırıncı ustası onu işten kovardı. Ve soytarı yeniden yollara düşerdi. Ta ki bir başka yerde, belki de bir ayakkabı ustası onu görüp şöyle seslenene kadar: “Sen de kimsin böyle, hıı?” “Ben mi?” diye yanıtlardı soytarı. “Aslında ben gezgin ayakkabıcı kalfasıyım.”

Bunun üzerine ayakkabı ustası, “Harika!” diye sevinirdi. “Benim kalfam hastanede. Gel içeri! Yarına kadar yirmi çift ayakkabının pençelenmesi gerekiyor.” Tanrım! Size böylesine tuhaf bir insanın gerçekten yaşadığını söylesem bana inanır mısınız? Hayır mı? Ama yaşadı! Yemin ederim! Çok uzun zaman önceydi. Günümüzden altı yüz yıl önce, Ortaçağ’da, Almanya’yı karış karış dolaşan, gittiği her yerde, hemşerilerini öfkeden mosmor eden bir sirk soytarısı yaşadı. Bu soytarının adı Till Eulenspiegel’di. Tuhaflıklarının dışında yapabildiği tek iş, ip üzerinde dans etmekti. İnsanları güldürmekten hiç hoşlanmadığı için sirklerde veya panayırlarda gösteri yapmak istemiyordu; en büyük zevki, başkalarını gülünç duruma düşürmekti. Almanya’da ayak basmadık yer bırakmayan Till Eulenspiegel, gittiği her yerde hiç bilmediği bir mesleğe el atmış, fırıncı, ayakkabıcı, terzi, borazancı, falcı, doktor, demirci, aşçı, papaz, marangoz, kasap, ateşçi ve üniversite profesörlüğüne soyunmuştu. Yapmadığı iş yok gibiydi. Ve tabii bilmediği meslek de. Anlayacağınız Till Eulenspiegel, sadece bütün zamanların en büyük soytarısı değil, aynı zamanda kesinlikle en tuhaf soytarısıydı. Çünkü herhangi bir sirkte değil, gerçek yaşamın tam ortasındaydı! Oyuna getirip kandırdığı insanlardan bazıları –en akıllı olanlar– arkasından gülüyor, onun cinliklerine fazla içerlemiyordu. Ama çoğunluk öfkeden deliye dönüyor, öç almak isteğiyle yanıp tutuşuyordu.

Çok aptalca! Çünkü Eulenspiegel’in belleği çok iyiydi. Yıllar yıllar geçtikten sonra bile ansızın ortaya çıkıyor ve onlarla öyle dalga geçiyordu ki herkesin ağzı dili tutuluyordu. Son gülen her zaman oydu. Anlatılan ve kitaplara konu olan Till Eulenspiegel hikâyeleri öyle çoktur ki hepsini size anlatmaya kalksaydım bu kitabı yerinden kaldıramaz, bir yerden bir yere taşıyamazdınız. O nedenle sizlere Eulenspiegel’in tuhaf hikâyelerinden sadece on ikisini anlatacağım. Olması gerektiği gibi, ilk hikâyeyle başlıyorum. Eulenspiegel ilk macerasını vaftiz edildiği gün yaşamıştı.

….

Benzer İçerikler

Uzaya Yolculuk

yakutlu

Meryem’in Mektubu | Laurie R. King

yakutlu

Mısır Anne

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy