Şu Acayip Balıklar (Acayip Şeyler Dizisi)

içindekiler

Sunuş …. 7
Bir denizaltı hikâyesi …. 9
Yüksek basınç altında …. 21
Su içinde nefes almak …. 31
Kuyruklar, yüzgeçler ve pullar …. 37
Tam isabet …. 53
Electrophorus electricus …. 59
Eve dönen somonlar …. 71
Dişlerin dökülsün Jaws! …. 83
Bana da İsmail deyin! …. 107
Şu sevimli yunuslar …. 131
Yunus Peygamber’i kim yuttu? …. 149

Sunuş

ACAYİP ŞEYLER DİZİSİ’NİN çok meraklı, ve çok sabırsız okuyucuları, bir kez daha merhaba!

Dizimizin onbirinci kitabında, denizlere, göllere, şırıl şırıl derelere ve okyanusların derinliklerine dalıp, balıkların olağanüstü dünyasında mucizelerle dolu çok acayip bir yolculuğa çıkacağız…

Pek çoğumuzun ya balıkçı tezgahında ya da tavada kızarırken gördüğü balıklara şöyle biraz daha yakından bakacağız…

Solungaç neymiş, yüzgeç ne işe yararmış onu göreceğiz… Suyun altında yaşamanın nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalışacağız…

Sokmayan, ısırmayan ama çok fena çarpan elektrikli balıklardan, hedefini her zaman on ikiden vuran okçu balıklarına ve olağanüstü göç maceraları ile eve dönen somonlara kadar bazı ilginç balıkları uzun uzun inceleyeceğiz…

Elbette köpekbalıkları, yunuslar ve balinalar üzerine de biraz kafa yoracağız…

E hadi buyrun! Paçaları sıvayın da ıslanmasın!

– Tarık USLU

Bir Denizaltı Hikâyesi

TERSANE BAŞ MİMARLIĞINDAN emekli İbrahim Efendi son günlerde çok dalgındı.

“Vakit de yaklaştı” diyordu. “Zaman su gibi akıp gidiyor. Oysa ben daha nasıl bir maharet sergileyeceğime karar veremedim!”

Şaka mı bu? Padişah Efendimiz Sultan III. Ahmet Han, kendi şehzadeleri ile birlikte İstanbul’un beş bin fukara çocukcağızına, toptan sünnet merasimi tertip eylemişti. On beş gün şenlik yapılacaktı!

Herkes bir hüner gösterecek, halkı eğlendirip, Padişah’ın iltifatını alacaktı.

İyi de, İbrahim Efendi ne yapacaktı?

Öyle bir şey yapmalıydı ki, başta Padişah Efendimiz olmak üzere cümle vüzera, ulema, gureba.. hayretten ağızlarını aha böyle bi karış açsınlar, uzunca bir süre de, kapatıp kendilerine gelemesinlerdi.

Hele şehzadeler.. Gördükleri karşısında acılarını unutsunlar ama o günü ömürleri boyunca unutamasınlardı..

Ne yapmalı nasıl bir zanaat icra eylemeliydi?

“Kuş gibi uçsam mı acaba?” dedi İbrahim Efendi. Sonra aklına, Hezarfen Çelebi’nin taa kaç sene öncesinden bunu yapıverdiği geldi…

Kuş gibi uçmak o kadar ilgi çekmeyebilirdi.

“O zaman ben de balık gibi yüzeyim bari!” diye geçirdi aklından…

Doğrusu bu hiç fena fikir değildi!

Tabi ya! Bir tahtelbahir yaparsa, bu herkesin aklını başından almaya yeterdi!

Fakat yılların emekli gemi mimarı İbrahim Efendi için bile tahtelbahir gemisi (denizaltı) yapmak, dile kolay bir işti…

Ama yapabilirse, bu, dünyanın ilk tahtelbahir gemisi olacaktı. Başta Padişah Efendimiz olmak üzere herkes çok şaşıracak, ahali şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı.

İbrahim Efendi derhal işe koyuldu. İnce ince hesaplamalar yaptı. Kılı kırk yardı, yemedi içmedi tahtelbahir gemisini bitirdi…

Bu arada şenlikler de başladı. Gündüz ve gece Haliç’te yer yerinden oynuyor, yemeler içmeler çalgılar çengiler gırıla gidiyordu…

Düğünün on dördüncü günü, şenlik programına göre (Hicrî takvime göre: 28 Zilkade 1132. Miladî takvime göre: 3 Aralık 1719) Haliç’te deniz şenlikleri yapılacaktı.

İbrahim Efendi için maharetini sergileyecek bundan iyi fırsat olamazdı.

Padişah Hazretleri, deniz şenliklerini daha iyicene görebilmek için Aynalıkavak Kasrı’na gelmişti.

Haliç’in üstü, binlerce kayık ile doluydu. Öyle ki, kayıkçılar birbirlerine değmeden, dokunmadan küreklerini çekemiyorlardı.

O kayık mahşerinin içinden bir homurtu duyuldu. Derken kayıklardan beşi onu aşağıdan bir şey kendilerini itekler gibi sağa sola kaykıldı.

suacayipbaliklar-2

Kimse neler olduğunu anlayamamıştı. Az sonra sular kabardı fokurdayıp köpürmeye başladı. Ve timsah şeklinde üç-beş kayık büyüklüğünde bir acayibül garayib suyun üzerinde belirdi.

Bu İbrahim Efendi’nin kaç zamandır üzerinde çalıştığı tahtelbahir gemisiydi.

Padişah dahil herkesin nutku tutulmuş, hayretten gözleri iri iri açılmıştı…

Suyun üzerinde iyice beliren tahtelbahirin tısss tısss sesleri içinde ağzı açıldı kapandı, açıldı kapandı ve bu şekilde denizin üzerinde bir iki tur atıp, tekrar geldiği yere, yani suların içine gömüldü gitti…

Padişah Efendimiz bu müthiş gösteriden çok etkilenmişti. Halk, hayret naraları atıyor ve yeryüzünün bu ilk tahtelbahir gemisini, nasıl takdir edeceklerini bilemiyordu.

Kayıkçılar ise bir süre kendilerine gelemediler. Öyle suyun içinden zebellah gibi fırlayan bu timsah görünümlü denizaltı, bazılarını fevkalade korkutmuş, yaşlı bir iki kayıkçının kalbi bu korku ve heyecana dayanamayıp tekleyivermişti. Onları hemen cankurtaranlara atıp, Taksim İlk Yardım Şifahanesi’ne götürdüler ve müşahade altına aldılar…

Bir saat kadar sonra, Haliç deryasının derinliklerinden aynı homurdanma, fıslayıp tıslama sesleri bir kez daha duyuldu. Ve kabaran suların ortalık yerinden, İbrahim Efendi’nin timsah görünümlü tahtelbahiri bir kez daha su yüzüne çıktı.

Bu seferki hayret naraları ilkinden daha şiddetli idi. Çünkü bu acayip gemi, onca vakti suyun altında geçirmişti!

Tahtelbahirin timsah misal ağzı doksan derecelik bir dik açı olacak şekilde açıldı ve içinden rengarenk elbiseleri ile üç beş köçek çıktı.

Köçekler, tefler, davullar, zurnalar, ziller çala çala oynamaya ve şarkılar söylemeye başladılar…

Geminin ağzından çıkıp, kıçın kıçın sırtına doğru ilerlediler ve oradan Padişah Efendimiz’i selamladılar…

Bu insanoğlunun yaptığı ve balıklar gibi suyun altında gidebilen ilk tahtelbahir gemisiydi.. Yani bir denizaltıydı. Ancak şenlikten sonra ona ne oldu kimse bilmiyor. İbrahim Efendi’nin çizdiği planlar da ortadan kayboldu gitti… Tahtelbahir, daha sonra yapılan şenliklerde de hiç görünmedi…

Lale Devri’nin ünlü şairi Seyyid Vehbî, meşhur eseri Surname’-i Hümayun’da ondan bahsetmeseydi, belki de hiçbirimiz, dünyanın ilk denizaltısının, Müslüman Osmanlı ülkesinde yapıldığını ve başarı ile yüzdürüldüğünü asla bilemeyecektik…

suacayipbaliklar-3

Bir denizaltı nasıl batar, nasıl çıkar?

Mimarbaşı İbrahim Efendi’nin timsah suretli denizaltısından, günümüzün en modern nükleer denizaltılarına kadar ne kadar tahtelbahir varsa, hepsi aynı temel kurallara göre hareket eder…

Denizaltıların içlerinde büyük boş bidonlar gibi tanklar vardır. Bu tanklar boşken daha doğrusu hava ile doluyken, denizaltı sıradan bir gemi gibi suyun üzerinde durur.

suacayipbaliklar-4

Eğer dalışa geçmek istiyorsa, tanklardaki hava boşaltılır ve yerine su doldurulur.

Su havadan ağır ve yoğun olduğu için, denizaltı batar…

suacayipbaliklar-5

Ne kadar derine inilmek isteniyorsa denizaltının tanklarına o kadar su doldurulur. İstenilen derinliğe gelindiğinde ise pompalar kapatılır ve denizaltı bir balık gibi o derinlikte sabit kalır. Ne yukarı çıkar ne de daha aşağıya iner…

suacayipbaliklar-6

Tekrar su yüzüne çıkmak istendiğinde ise, az önceki işlemin tam tersi yapılır. Tanklardaki su boşaltılır yerine hava pompalanır.

Bu çok eski bir yöntemdir. Milyonlarca yıldır kullanılır!

Elbette balıklar tarafından..!

suacayipbaliklar-7

Balıklar neden batmaz ya da nasıl batar?

Balıklar suyun içinde ileri geri hareket edebilmek için yüzgeçlerini kullanırlar. Aşağı yukarı inip çıkabilmek için yüzgeçlerden daha fazlasına ihtiyaç vardır.

Hiç balık ayıkladınız mı bilmiyorum! Ama eğer bir palamutun karnını yarıp iç organlarını dışarıya çıkaaa…

“Ne demek iğreeeeenç!” Onu iç organları ile birlikte yemeyi düşünmüyorsunuz her halde?

Ne diyordum? Ha evet! Eğer bir balığın karnını yarıp iç organlarını çıkardıysanız, içi hava dolu balon gibi bir şey dikkatinizi çekmiştir. O mide ya da bağırsak falan değildir. O bir hava kesesidir.

Hava keseleri balıkların su içinde aşağı yukarı hareket etmeleri için çok önemlidir.

Tıpkı denizaltının hava tankları gibi, bu keselerin içine hava doldukça balıklar yukarıya doğru çıkarlar… Hava boşaltıldığında ise aşağıya doğru inerler.

Eğer belli bir seviyede durması gerekiyorsa, hava kesesine yeteri miktarda hava doldurulur ve balık, derinlik seviyesini bu şekilde korur…

Benzer İçerikler

Arşimed’in Hamamı – Bir Bilim Söylenceleri Kitapçığı | Nicolas Witkowski, Sven Ortoli

yakutlu

Dağ Söyledi Gök Dinledi

yakutlu

Chopin / Küle Dönüşen Kalp | Göknil Özkök

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy