Zehiri kim verdi – AGATHA CHRISTIE (MURDER IS EASY)

Kitabın Orijinal Adı; MURDER IS EASY

Luke Fitzwilliam: Doğu’da polislik yapmıştı. İngiltere’ye döndüğü gün bir cinayet olayına karıştı.

Livinia Fullerton: Görünüşte hafif bunamış bir ihtiyardı. Oysa katil onun çok şey bildiğinden kuşkulanıyordu.

Bridget Conway: Esmer güzeli bir kız. Patronuyla evlenmesinin iyi birşey olacağını düşünüyordu.

Lord Gordon Easterfield: Bridget’in nişanlısı. Adam kendisinin çok önemli bir kimse olduğuna iyice inanıyordu.

Alfred Wake: Ashe köyünün rahibi. Dedikodudan hoşlanıyor, köydeki ölümlerden ve düşmanlıklardan habire sözedi-yordu.

Mr. Abbot: Avukat. Neşeli, çabuk öfkelenen, çabuk yatışan bir adamdı.

Honoıia Flete: Lavinia Fullerton’un arkadaşı. Ashe’deki kazalardan kuşkulanıyor ama bu konuda konuşmak da istemiyordu.

Mr. Sorty: Antikacı. Bu acayip adam, Orta çağlara özgü ayinlere meraklıydı.

Mr. Horton: Emekli binbaşı. Haşin ve aksi bir kadın olan karısının ölümünden sonra biraz rahata kavuşmuştu.

Dr. Geoffrey Thomas: Çocuksu halli genç bir adamdı. Cinayet işlemenin çok kolay olduğunu söylüyordu.

Onun kurtarılması gerek. İşin kötüsü gidip durumu kendisine anlattığım takdirde bana inanmayacak, gülüp geçecek. Bizim polis memuru John Reed de öyle. Oysa Scotland Yard’da durum böyle olmayacak. Çünkü oradakiler cinayetlere alışıklar..» Pencereden dışarı bir göz attı. «A, gelmişiz bile,» Telaşla çantasını ve şemsiyesini aldı. «Sizinle konuşunca bayağı rahatladım. Çok naziksiniz. Scotland Yard’a gitmekle iyi ettiğimi düşünmenize de ayrıca sevindim.»

Luke ciddî bir tavırla, «Scotland Yard’da size yararla önerilerde bulunacaklarından eminim,»

diye cevap verdi.

«Sahi mi? İşte bu çok iyi.» Çantasını karıştırdı. «Size kartımı vereyim. A, yalnızca bir tane kalmış. Onu da Scotland Yard için saklamalryım.»

«Adım Miss Lavinia Fullerton.»

Luke, gülümsedi. «Tanıştığımıza memnun oldum, Miss Fullerton. Benim adım da Luke Fitzwilliam…» Tren perona girerken ekledi. «Size bir taksi bulayım mı?»

«Hayır, teşekkür ederim.» Bu müsrifçe fikir Lavinia Ful-lerton’u pek şaşırtmış gibiydi. «Metroya bineceğim. Trafalgar Alanı’nda iner, oradan Whitehaira yürürüm.»

Luke, «Şansınız açık olsun,» dedi.

Miss Lavinia Fullerton genç adamın elini büyük bir dostlukla sıktı. «Çok iyisiniz… Biliyor musunuz önce bana inanmadığınızı sanmıştım.»

Luke, kızardı. «Şey… O kadar çok cinayet. Bir sürü cinayet işleyip de yakalanmamak biraz zor değil mi?»

Miss Fullerton, başını salladı. «Hayır, hayır, yavrum, işte bunda yanıldınız. Sizden kimse kuşkulanmadığı sürece istediğinizi öldürmek o kadar kolaydır ki. Sözünü ettiğim katilden kuşkulanmak da kimsenin aklına gelmiyor.»

Luke, «Şansınız açık olsun,» diye yineledi.

Miss Lavinia Fullerton, kalabalığa karışarak kayboldu. Luke ise ekspresle gelen eşyalarını’

aramaya gitti. Bir taraftan da, «Acaba biraz deli mi?» diye düşünüyordu. «Hayır, hiç sanmıyorum. Yalnızca hayali çok geniş, o kadar. Scotland Yard’da işi onu kırmadan halledeceklerini umarım. Zira Lavinia Fullerton, pek tatlı bir ihtiyarcık.»

Jimmy Lorimer, Luke’un okul arkadaşıydı. Genç adamt. Londra’ya erişir erişmez hemen Jim’e gitti. O gece birlikte; eğlenmeye çıktılar. Ertesi sabah da Luke, başı çatlayacak-mış gibi ağrırken Jim’in yaptığı kahveyi içti. Ondan sonra da gazeteyi okumaya başladı. Küçük bir haber özellikle dikkatini çekmişti. Hattâ tou yüzden arkadaşının kendisiyle konuşmaya çalıştığını bile farketmedi.

Sonra da kendisine gelerek, «Özür dilerim Jim,» diye mırıldandı. «Ne dedin?»

«Gazeteye çok daldın. Okuduğun nedir? Siyaset haberleri mi?»

«Hayır,» diye yanıtladı Luke. «Çok garip bir şey oldu… Pün trende birlikte yolculuk ettiğim yaşlı bir kadıncağızı araba çiğnemiş.»

Jimmy, «Zavallı,» dedi. «Peki ama ölen kadının o olduğunu nereden anladın?»

«O olmayabilir tabiî. Fakat adı aynı — Fullerton. Wni-tehaH’i geçerken kendisine bir araba çarpmış. Zavallı hemen* oracıkta oluvermiş. Kazayı yapan otomobil durmayarak, uzaklaşmış.»

«Şoförü nasıl olsa yakalar ve cezalandırırlar…»

Bir hafta sonra, kayıtsız bir tavırla gazetenin ön sahife-sine göz gezdiren Luke, birdenbire hayretle bağırdı. «Hay Allah!»

Jimmy Lorimer ona döndü. «Ne var?»

Luke, başım kaldırdı. Yüzünde öylesine garip bir ifade-vardı ki arkadaşı bayağı şaşırdı. «Ne oldu Luke? Hortlak görmüş gibi bir halin var.»

Luke, gazeteyi bir tarafa bırakarak arkadaşın doğru eğildi. «Jim, İngiltere’ye döndüğüm gün trende birlikte yolcu-uk yaptığım yaşlı bir kadından sözetmiştim, hatırlıyorsun .ieğil mi?»

«Mildred halana benzettiğin kadını mı? Evet. Sonra onu araba çarpmıştı galiba?»

«Evet. Dinle Jim. İhtiyarcık bana Scotland Yard’a gide-. ceğini, onlara bir sürü cinayetin işlendiği haber vereceğini anlatmıştı. İddiasına göre oturduğu köyde bir katil vardı ve durmadan adam öldürüyordu.»

Jimmy, «Bana kadının bunamış olduğunu söylememiştin,» diye mırıldandı.

«Ben onun bunak olmadığından emindim. Aksine, gayet aklı başındaydı. Katilin bir iki kurbanının adlarını söyledi. Kendisini caninin şimdi kimi öldüreceğini bildiğini, bunun için de çok telâşlandığını anlattı.»

«E? Sonra?»

«Adamın adı Humbleby’di. Doktor Humbleby. Yaşlı kadın katilin yakında onu öldüreceğinden emindi. Doktor Humbleby iyi bir adam olduğu için de buna üzülüyordu.»

Jimmy, yine, «E?» dedi.

«Al, şuna bak.» Luke, gazeteyi arkadaşına bırakarak parmağıyla bir ölüm ilânını işaret etti.

«Jessie Humbleby’nin sevgili kocası Doktor John Ward Humbleby, 12 haziran günü Ashe köyündeki villâsında birdenbire ölmüştür. Cenazesi Cuma günü kaldırılacaktır. Çiçek yollanmaması rica olunur.»

«Görüyor musun, Jimmy? Yaşlı kadın da Ashe köyün-deydi ve bana Dr. Humbleby’nin öldürüleceğini söyledi.»

Jimmy şaşkın şaşkın «Belki,» diye yutkundu. «Garip bir raslantı bu.»

Luke, ayağa fırladı. «Ya o zavallı ihtiyarcığm bütün anlattıkları doğruysa? Ya o garip hikâye gerçekse?»

«Yapma canım, olmaz öyle şey.»

«Nereden biliyorsun? Belki de böyle şeyler sık sık oluyor.»

«Yine polisliğin tuttu galiba. İstifa edip, İngiltere’ye dinlenmeye döndüğünü unuttun galiba?»

Luke, «İnsan polis olduğunu kolay kolay unutamıyor galiba,» diye mırıldandı. «Beni dinle, Jimmy. Bana garip bir öykü anlatıldı. Ama bir delil var ortada — yani Dr. Humbleby’nin ölümü bu hikâyenin doğru olabileceğini gösteriyor. Ayrıca önemli birşey daha var. Lavinia Fullerton o inanılmayacak hikâyesini Scotland Yard’dakilere anlatmaya gidiyordu. Ne var ki oraya erişemedi. Kendisini bir araba çiğneyip öldürdü. Üstelik otomobil durmadı da.»

Jimmy, itiraz etti. «Kadının Scotland Yard’a erişip erişmediğini biliniyordun. Belki o, Yard’dan çıkarken öldü.»

«Olabilir… Anla sanmıyorum…»

«Bu da varsayım. İşin açıkçası şu: sen bu melodrama inanıyorsun.»

Luke başım salladı. «O kadar da değil. Ama bence bu meselenin yine de incelenmesi gerek.»

«Yani Scotland Yard’a mı gideceksin?»

«Hayır, henüz gitmeyeceğim. Dediğin gibi Dr. Humbleby’nin ölümü raslantısal olabilir.»

«O halde plânın nedir?»

«Ashe’e gidip, olayı tahkik edeceğim.»

«Ya…» Jimmy bir an düşündü. «Peki bir plânın var mı? Birdenbire köye gitmeni oradakilere nasıl açıklayacaksın?»

«Bir şeyler uydururum elbet.»

«Öyle ama… Sen küçük İngiliz köylerinin nasıl yerler olduklarını bilmiyor musun? Bir yabancı orada hemen dikkati çeker… »

Luke, güldü. «O halde kim olduğumu gizlemem gerek. İstersen ressam olduğumu ileri süreyim ama doğrusu hiç resim yapmasını bilmem.»

Jim ona gururla baktı. «Ben bu işi kolaylıkla halledebilirim.»

«Ne o? Ashe’de bir arkadaşın mı var?»

«Daha da iyisi. Bildiğin gibi hala, amca, ve kuzen bakımından çok zenginim ben. Yalnız babamın on iki kardeşi var-|Aı. Şimdi beni iyi dinle, Ashe’de bir kuzenim var.»

«Jimmy, sen bir harikasın.»

«Kuzenimin adı Bridget. Bridget Conway. Kendisi iki yıldan beri Lord Easterfield’in sekreteriydi.»

«Şu iğrenç haftalık gazetelerin sahibinin mi?»

«Ta kendisi. Adamın kendisi de pek sinir bir tiptir, lüfak tefek, ukalâ, kendini beğenmiş bir şey.

Lord Easter-field, Ashe’de doğmuş. Zengin olduktan sonra da dönüp köydeki en büyük evi satın almış. Yani Bridget’in ailesine ait «olan evi ve çevresindeki tüm araziyi.»

«Demek kuzenin Bridget onun sekreteri.»

Jimmy, üzüntüyle, «Sekteri idi,» dedi. «Sonra kalkıp Xord Easterfield’le nişanlandı.»

Luke, şaşalamıştı. «Ya!»

Jimmy, «Bir bakıma Lord Easterfield yağlı bir kuyruk cayılıyor,» diye cevap verdi. «Büyük serveti var. Bridget eski sevgilisi yüzünden çok acı çekti. Ondan sonra da aşktan nefret etti.

[bcvc url=”https://www.kitapyurdu.com/kitap/zehiri-kim-verdi/3178.html” text=”Kitap için tıklayınız”]

Benzer İçerikler

Hürriyet Gelirken | Memduh Şevket Esendal

yakutlu

A L C A P O N E GANGSTERLER KRALI -John Kobler

yakutlu

Aklımdaki Yılan | Hatice Meryem

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy