Zıpır Gizli Görev | Dilek Yardımcı


Yönünü sevgiyle bulan bir köpeğin “şampiyonluğa” koşuşu…

Dilek Yardımcı’nın, yaşanmış olaylardan esinlenerek kurguladığı Zıpır’ın ikinci serüveni; kabına sığmaz, yerinde durmaz kahramanımızı türlü engellerle yüzleştiriyor, hayatın gizlerini keşfedeceği “gizli görev”lerle buluşturuyor.

Hayvanların sahiplenilmesi gibi duyarlılık gerektiren bir konuya eğilerek, hayvanların kendi doğal çevrelerinde özgürce yaşama hakkı üzerine düşündüren yazar, insanlar ve can dostları arasında kök salan koşulsuz sevgiye de dikkat çekiyor.

Özgürlüğüne tutkun delifişek bir köpeğin, azim ve kararlılık dolu kendini gerçekleştirme hikâyesini odağına alan roman, başarıya giden yolun hayal etmekten ve mücadeleyi bırakmamaktan geçtiğini anımsatıyor.

Yeni yuvasında, yeni sahibi ve yeni dostlarıyla geç de olsa mutluluğu yakalayan Zıpır’ın keyfi yerindedir. Ta ki merakına yenik düşüp özgürlüğünü “yeniden” kaybedene değin! Ah o serseri köpek grubu yok mu! Bela mı bizim Zıpır’ın peşini bırakmıyor, yoksa o mu belayı kovalıyor bilinmez ama, köy ha bire karışıyor. İşlerin tam da sarpa sardığı bir dönemde, Kürekli Kahraman Orhan bir yarışmadır tutturuyor. Oysa bizimkinin aklı, hiç tanışmadığı babasında, kalbi ise yüzüne hasret kaldığı ruh ikizi Kaan Efe’de. Şimdi kim o yıldız köpek numaralarını yapıp nicedir galibiyeti elinden bırakmayan Şampiyon’u alt etmek için uğraşacak? Önce babasını bulmalı. Ama madalya da ne yakışır tasmasına! Zıpır’ın kafası bir hayli karışık. Neyse ki ona doğru yolu gösterecek ve hayallerine koşar adım yaklaşmasına yüreklendirecek Esmer Amcası, Emine Ninesi ve bir de “Sokak Köpekleri Kardeşliği”nin haşarı üyeleri var…

Dilek Yardımcı’nın güçlü diyaloglar ve şaşırtıcı bir kurguyla ördüğü bu umut tazeleyici roman, Gül Sarı’nın sıcacık resimleriyle zihinlerde canlanıyor.

Sevginin iyileştirici ve birleştirici gücüne sığınarak yüreklere dokunan Zıpır, sevginin izini sürmek gibi anlamlı bir gizli görevi bulunan tüm delişmen ruhların düşlerini geleceğe kavuşturuyor.

BİR DAHA MI? 

Of, of! Başıma ne geliyorsa merakım yüzünden geliyor. Ne vardı kaşınacak bilmiyorum ki… Ölümden dönmüşsün! Nine etrafında dört dönüyor. Orhan desen dibinden ayrılmıyor. Özgürlüğüne uzun ve yorucu bir mücadelenin sonunda kavuşmuşsun. Otur oturduğun yerde, değil mi? Aaa, olur mu canım! Benim adım Zıpır, soyadım fena hâlde Belaçeker. Durur muyum? Asla. Çünkü özgürlük kadar önemli bir şey eksik: Kaan Efe. Neden gelmiyor, niye bıraktı beni? Sorularıma yanıt bulmak için Kaan Efe’ye gideyim, dedim. Ancak üç dört köpeklik serseri grubunun içine düştüm. Bu kaçıncı bela! Neden sürekli beni buluyor? Sanki vahşi doğa belgeseli çekiliyor! Köy, köy değil; korku gezegeni. Bir gün bir aslan sürüsüne rastlayacağım diye ödüm kopuyor valla! Allah’tan, Kürekli Kahraman Orhan var. Sürekli hayatımı kurtarıyor, yine vaktinde yetişmese ayvayı yemiştim. Ama keşke kurtarmasaydı dedirtti. Hemen siteme başladı:

“Hiç laf dinlemiyorsun Zıpır. Sürekli başını belaya sokuyorsun. Polis köpekleri bile senin kadar tehlike yaşamamıştır. Ya yine zamanında yetişmeseydim? Ama artık buna izin veremem. Bunu sen istedin, çok üzgünüm.” Kucağına aldı beni, doğru nineye… “Nineciğim, tatlı ninem! Kaan Efe için çıkmıştım. Valla bir suçum yok!” desem de dinletemedim. Neymiş efendim, bacağım yaralıymış, gücüm yerinde değilmiş. Kendimi koruyamayacağım için iyileşene kadar bağlanmam gerekirmiş. Zaten iyileşince tazı gibi koştuğumdan kimse beni yakalayamazmış. O serseri köpek grubu, geçen gün küçük bir köpeğe zarar vermiş. Ama beni asıl üzen, son sözleri oldu.

Orhan’la gülüştüler, bence hiç komik değil. Nine bugüne kadar bir sürü köpek beslemiş ama benim gibisini görmemiş. Çok yaramazmışım çoook! Onun başını döndürüyormuşum. Önceki köpekleri nasıl da usluymuş, anlatamazmış. Yapma nine, bu kaçıncı günahıma girişin? Bugüne kadar başına gelen bütün felâketler boynuma geçirdiğin ip yüzünden. Beni bağlamasaydın ben de öyle şeylere kalkışmazdım. Hem iyi ki yaramazım. O gün kaçmaya kalkışmasaydım, o köpek kim bilir sana neler yapacaktı? Nine, ninecik, bal ninem! Kime diyorum? Hişt, ninee! İp yine boynumda… Elveda özgürlük. Sadece üç gün özgür kalabildim. Bittim ben. İyileşene kadar nine salmaz beni. Kafasızın tekiyim, dedim içimden. Sonra da teselli ettim kendimi:

Çabucak iyileşirsin Zıpır! Hem sen ne yaralar atlattın. Azıcık sabırlı olmalısın. Sanki içime Esmer amca kaçmış gibi konuşunca gülesim geldi. İhtiyar, ruhumun derinliklerine işlemeyi başarmıştı en sonunda.

Benzer İçerikler

Adanmış Güzellik – Georgia Cates Online Kitap Oku

yakutlu

Reşat Nuri Güntekin _ Akşam Güneşi

gul

Nâr-ı Aşk

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy