Sıcak Ayaz

sicak-ayaz-serkan-ozel-destek-yayinlariBen sana ölümün kıyısında yaşama tutunmuş bir hayattan geliyorum.

Sonbahar yağmurunda sensiz ıslanacaksam, kahvemin yanında kahvesini yudumlayan sen olmayacaksan, kabustan korkarak uyandığımda sana sarılamayacaksam, beraber hayal kurup birlikte yaşayamayacaksam, beni sevdiğini söylemenin ne anlamı var ki? Madem bunları seninle yapamayacağım, daha fazla varlığına alıştırmadan git. Hiç olmazsa acıların tat versin bana. Nasıl olsa ben sevmekten vazgeçmeyeceğim. Bir gün olur da bunları benimle yaşamak istersen, ölüme terk ettiğin yerdeyim.
-Serkan Özel-

***

HOŞÇA KALAMA’YANIM

Sen, tüm olurlarım içinde tek olmayan, ben tüm olmaz­sa olmazlarının içinde tek olmayandım. Hayat bildiğim el­lerini tutmayı beceremedim. Ömrüme takılıp düştüğünde yüreğime, defalarca ölmenin yaşamak olduğunu öğren­dim. Yine de bir gün ses etmedim. Senin bildiğin doğrular içinde yanlış ben değil, benim tüm doğrularım içinde tek yanlış sendin. Çektikçe kısalan bir nefesle seni içimde bü­yüttüm. Aşk susmaktır dediler. Sustum. Aşk eksilmektir dediler. Kendimi unuttum.

Biliyorum gözlerinde kurduğun cümlenin yanından bile geçmiyordum. Ben terk etmenin zorluğunu yaşarken, sen en kolayını seçip vazgeçiyordun. En zor sorunun ceva­bını kendimde arıyordum. Söyle sevgili; ömründe çok mu yer kaplıyordum?

Senden sonra çok değiştim inan bana. Seninleyken, içim içime sığmazdı, şimdi içime sensizliği sığdıramıyo­rum. Kendi varlığıma katlandıkça yokluğun batar oldu. En acısı da ortada bir aşk yoktu. Dokunmayı bilmeyen ellere yokluğumu sevdirdim. Ömrümün eşiğinden takılıp da düştüğün yüreğime, senden sonra kimseleri düşürme­dim. Aklına koyduğun gitmeleri, aklımdan çıkaramadım. Seni sevdim, sensizliğe katlanamadım. Yine de bir “git”ine “kal” olamadım.

Beraber yaşamak için ömrüme ortak ederken, ömrümü bir başına yaşanılmaz kıldın. Madem o hayalleri benim üzerime yıkacaktın da, neden senin üzerine kurdurdun? Kime varsam, ilk seni arar oldum. Kaç gün önce yaşama tutundun da, beni hep dünlerde öldürdün. Tuttuğun her elde, ben sana biraz daha el oldum. Neden giden sen olur­ken, hoşça kalan yine sen oluyordun?

Şimdi uçurtması kopmuş bir uçurtma ipinin özgürlü­ğünü veriyor bana hayat. Gökyüzüm sende kaldı. Sen baş­kalarına yağdıkça ben üşüdüm, ben üşüdükçe, sen başka­larına doğdun.

Biliyorum ne ilk sevmediğin bendim, ne de seni seven ilk bendim. Artık hayata inancım bile sende kaldı. Ne sen­den sonra var olacağıma inanıyorum, ne de sende son ola­cağıma. Ve hatta, artık sevginin gerçek olduğuna. Tek bir şeye inanıyorum. Senin gibi hoşça kalamayacağıma.

Güle güle hayatım…
Güle güle hayallerim…
Güle güle gerçeğim…
Güle güle her şeyim.

Herkesi ‘adam” sanmayın bazıları mecburi insandır.

***

Ben senin için her mevsim olurdum da sen dünyam olmayı beceremedin.

***

Erkeğin “adam” olduğu yerde kadın her zaman “prenses”tir.

***

En iyi gitme şeklidir susmak.

***

Zor olanı sevmek değil imkânsız olanı unutmaya çalışmaktır aşk dediğin.

***

Düğümlenmiş dünler içimde, çözülüyorum yokluğuna bugün yarın kadar uzaksın özlüyorum yürek tokluğuna.

***

Ne zaman biri için savaşsa yüreğim hep olağanüstü mutsuzluk ilan edildi.

***

Yokluğun yine yüksek sesle konuştu gözlerimde.

ÖMRÜNE DÜŞ’TÜM

Ben aşk için senin altını çizerken, sen bir başkası için benim üstümü çizdin. Senden önce hiç bu kadar uzun terk edilmemiştim. Aslında bakarsan buna çok da üzülmedim.

Çünkü gitmende aşkı karşıma almayı ve bir insanın karşı olduğu şeyi de sevebileceğini öğrendim. Zaten aşka inan­ mak zorundaydım. Daha önce defalarca terk etmiş olmama rağmen, kimseden gidememiştim. Bu yüzden sen giderken, ben senin yerine de aşkın yanında kaldım. Ki değil midir aşk; son defa gelmiş bir ilk ve ilk kez gitmiş bir son gibi yalnızlığın adı. Çaresi yok bu yalnızlığın derler, kim çare arıyor ki zaten? Sen inanma böyle şeylere gidenim. Bu yalnızlığın tek çaresi, aşkı çaresizce kabullenmektir.

Oysa bir roman gibi başlamıştı aşkımız. Senin hikâyeni okurken, kahramanlığımı yüreğinde yazacak yaprak kal­madığından, hayatın ters yönde esen bir rüzgâr olup da bu aşkın kor ateşi gibi söndürdüğünden, beni de kül diye bu yalnızlığında üşüttüğünden habersiz. Şimdi geriye ne aşkın iz bıraktığı biz, ne de bizim başrollerini paylaştığımız aşkımız kaldı. Sebepsizce yaşandı ve bitti.

Senden sonra öyle çok şey öğrendim ki gidenim. Me­sela, bir insan her şeyim dediği bir insanın hayatına, ken­dini bir “hiç”miş gibi sığdırabiliyormuş. Ki ben, bugüne kadar kimsenin yokluğuna sarılmamıştım. Ben, varlığım­dan uzaklaşmasın diye, kendimi içimden kalbimi ona bırakarak terk etmemiştim. Zor değildi yokluğun, ilk günleri saymazsak. En başta öğrenemiyorsun, kendini bir yerlere koymaya çalıştığında yokluğuna düşeceğini, yaşamak için bir şeyler yaparken, sonuna geldiğinde ölümün sensizlik adını aldığını.

Sonra bıraktığın boşlukta dönüp dolaşıp kendine varı­yorsun. Yokluğunun hatasını, varlığından sorguluyorsun. Kendinde olmayışına duyduğun nefret, sende olmayan sevgiden çok olsa bile, kalbini affediyorsun. Sende olama­manın zorluğuna alıştıktan sonra susuyor ve suskunluğu­nu büyüttükçe sen de uzaklaştığının farkına varıyorsun. Anlıyorsun ki, anlatmaya çalıştığın aşk, senin başkalarına varışında terk etmenin de sonunu getiriyor. Ve her terk etme, zamanla başka bir aşka dönüşüyor.

Şimdi, sen bana bir ömür, başkalarını her öpüşünde, üşüyen bir gönül borçlusun. Bunları alacaklarımdan düş. Ben artık sensiz de iyiyim. Biraz hatırım kaldı sevmelere, bir de halim yok artık yeni gitmelere.

Kalamamak değil gidememekmiş aşk.

***

Haline şükretmediğin sürece mutluluk hep eksik kalır.

***

Yalnızlığı uçurumdan itmezsen özgürlük kanatlanmaz.

***

Bir kadın için ağlayan erkek hiç görmedim hepsi adamdı.

***
Ayrılığa karşı güçlü görünmezsen yalnızlık peşini bırakmaz.

***

Alfabe dediğin üç harfi eksik suskun bir cümle eksik olan ne “sen”sin ne de “benbu cümlede eksik olan “Aşk”tı “Biz” bahane.

***

Bilirsin aşkı yazmak için sana ihtiyacım yok ama okumak için, gözlerine ihtiyacım var.

***

Yüreğinin sesini bu kadar kısarsan, gözlerimi duyamazsın.

BİR ADIM KADAR DÜNYA VAR ARAMIZDA

Bir zamanlar dünyam dediğim gözlerini, şimdi başkaları ile kirleterek mi beni öldüreceksin? Sen başkaları ile mutlu­luğu paylaşarak yaşamayı göze alırken, her sabah yeni gü­nün katili gözlerimdeki sensizlik oluyor. Hayatta bile kala­mıyorum, sende kaldığım kadar. Şimdi öyle karanlıktayım ki… Gözlerimi kapattığım kadar yakınsın bana. Ve gözlerini kapattığında başkalarını gördüğün kadar uzak. Bir adım ka­dar dünya var artık aramızda. Senin, başkalarının yalanma bahar olduğunu görüp de, gecelere kendimi öldürtmek de koymuyor, içimde sana yanarken, dışımda kendime üşüdü­ğüm kadar.

Zaman da unutturmuyor, seni hatırlarken kendini unut­turduğu kadar. Dinlediğim hiçbir şarkıda adın geçmiyor. Ama ben, “sen” diye eşlik ediyorum tüm sözlerine. Takvim yaprakları her gün biraz daha eskitiyor bizi. Rabbim diyo­rum; ya bana sabır ver onu unutmam için, ya da onu bana tekrar ver kendimi hatırlamam için. Zor geçiyor da, zor kadar geçmiyor sensiz bu yeni gün dediğin. Başkalarının kahramanlığında hikâye olmak yerine, senin hikâyende ölen ben oluyorum kahraman olmak için.

Peki, şimdi sen söyle bana sevgili; insan hiç yanarken üşür mü? Kendisinin söneceğini bile bile başkasına yanmayı göze alır mı? Yüzümü nereye dönsem, yokluğun geçiyor gözlerimin önünden. Sırtımı nereye dayasam, yok­luğun. Düşüyorum ve kendimden uzaklaşmak biraz daha canımı acıtıyor.

Ömür denen şeyi ölüm diye yaşıyorum. Hayata senin adınla seslenmeyi düşünürken, sensizlik hayatı ölüm diye susturuyor. Biliyorum, geriye kalan mutluluk da sensin, geride kalan mutlulukta. Bana baktığında göremedikleri­ni, görüp de görmezlikten geliyorum. Bir yanlışın olup da, tüm doğrulan tekrar sana getirmek istiyorum. Oysa bu ha­yat sınavında aşk sorusunun cevabı bendim. Boş bıraktın ve benden geçemeden, bende kaldın.

Şimdi hatırına gelmek ve geldiğimde sende nasıl oldu­ğumu bilmek istiyorum. Kendime bir yabancı gibi uzağım. Sen, bir başkasına baktığında aşkı da göremeyeceksin ar­tık, bunu da biliyorum. Tek isteğim, giderken kulaklarım­dan sesini de götür. Çünkü ben artık sensiz de aşkı duya­biliyorum.

Yüreğin çok kalabalıktı ses etmedim.

***

Bir elma kurtlu çıktı ise diğerlerine de bakarak yersin. İnsanlar da böyle işte. Biri çürük çıktı mı diğerlerine de zor güvenirsin.

***

Kalbini kırıyor diye üzülme belki de hak etmediği yerden çıkmaya çalışıyordur.

***

Nerelisin diye sorma içindenim işte içinden.

Benzer İçerikler

Lâle Zamanında İsyan (Vaka-i Patrona Halil) | Ahmet Aziz

yakutlu

Sana Bağlandım – Nicole Williams Online Kitap Oku

yakutlu

Karıncanın Su İçtiği / Bir Ada Hikayesi 2 | Yaşar Kemal

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy