Y KUŞAĞI
1980’den sonra doğdular, 2003’te pabuçları dama atıldı, hatta öncesinde, 1994 yılında milenyum kuşağı tarafından tehdit edildiler, büyüdüler, 80’lerde çocuktular, 90’larda ergen, bugünün tüketicisi, seçmeni, yöneticisi ve karar vericisi oldular.
Onlar Y kuşağı. Dünyada bilgisayarın yaygınlaşmaya başladığı dönemde doğdular, Türkiye’deki nesil televizyonda tek kanallı dönemi hayal meyal hatırlasa da hepsi, özel radyoların açıldığı günkü heyecanı biliyor. Berlin Duvarı’nın yıkılışına, Sovyetler’in dağılmasına, Amerika’nın Irak’ı işgal ettiği ve televizyondan naklen yayınlanan Körfez Savaşı’na tanık oldular çocuk yaşlarda. Kimisi hem anadolu lisesi hem üniversite giriş sınavının iptal edildiği yıllarda sınava girdi. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın görev başındayken ölümü üzdü bu kuşağı. Türkiye’de bir kadının başbakan olması ise heyecanlandırdı. Ekonomik belirsizlikler, koalisyon hükümetleri, birkaç aylık ömrü olan kabineler, en ufak olaya duyarlı ekonomi, Y kuşağının geleceğe bakışını olumsuz etkiledi. Radyasyonlu çay, ihraç fazlası olduğu için okullarda dağıtılan fındık, onların çocukluğunda ülkeye giren McDonald’s, beslenme anılarını ve alışkanlıklarını etkiledi.
Onlar aynı zamanda Türkiye’nin kabuğunu kırıp dünyaya açıldığı döneme yetiştiler. Her gün yeni bir şarkıcının piyasaya çıktığı, Michael Jackson ve Madonna’nın listeleri kasıp kavurduğu, özel televizyon ve radyoların tüketim kültürü ve alışkanlıkları değiştirmeye başladığı yıllarda şekillendi karakterleri. Televizyondaki dizi kahramanlarını örnek aldılar, müzik kanallarındaki klipleri taklit ettiler, geceyarısından sonra başlayan erotik yayınları aileden gizli izlemek için binbir türlü yola başvurdular.
Türkiye ve dünyada köklü değişimlerin yaşandığı yıllarda doğan ve büyüyen bu nesil, şimdi bu birikimle şirketleri, siyasi toplulukları, dernekleri, mahalli idareleri yönetmeye aday. Yeniyi ve eskiyi gördüğü için kendinden önceki ve sonraki nesilden farklı düşünüyor. Disiplinli ve sıkı terbiye görmüş kuşakla, asi nesil arasında sıkışan Y kuşağı, hem kendini disipline etmeyi hem de kendi doğruları için savaşmayı biliyor. Teknolojiyi takip ediyor, hiçbir şeyden geri kalmıyor, okuyor, öğreniyor, paylaşıyor, bilmeyeni ayıplamıyor, öğretiyor.
Günümüzün en çok tartışılan konularından olan Y kuşağını farklı alanlarda incelemek gerekiyor. çalışma, tüketim alışkanlıkları ve yaşam tarzı açısından değerlendirildiklerinde, şablonlara pek de uymayan profilleri olduğu görülüyor. Bu tartışmaları başlatanların ve üzerinden en çok konuşanların da X kuşağı olduğu göz önüne alınınca, Y kuşağı üzerine anlatacak çok şey çıkıyor.
KİM BUNLAR?
Dünyanın en büyük çevrimiçi bilgi kaynağı Vikipedi, Y nesli adıyla, bu kuşağı bakın nasıl tanımlamış.
“Y nesli teorik olarak Amerikan Kültürü’nde X nesli’nden sonra gelen kuşaktır. 1977 ile 1981 yılı itibariyle doğmuş olanları kapsadığı söylenir ; ancak nesil Vietnam savaşı sonrasında, çoğunluğu ekonomist (iktisatçi) olan aralarında masonlarından tutun, dünya’nin dört bir yanındaki ülke insanlarının (Japonlar dahildir) bir nevi topluca yarattığı dünya’nin ilk global nesildir.
Vietnam savaşı 1975 yılında sona erdi. Vietnam savaşı’nin başladığı 1964 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ndeki iktisatçılar kontrol edilebilecek yeni bir nesil yaratmak amacıyla X nesli planını ortaya koydu. Fikir olarak global olan, ancak küresel dünya ile kontak kurulmadan yaratıldığı için tıpkı Vietnam savaşı gibi başarısızlıkla sonuçlandı. Savaş sonrasında bu sefer dünya’daki birçok uzman’in analizleri doğrultusunda Y nesli başlatıldı.
Bu başlangıç elbette bir süreç aldı. Bu nesil insanları’nın Vietnam savaşından bihaber olması gerekiyordu. Tam olarak nesil temalarının oluşturulması ve uygulanmaya başlanması da 1977 yılına denk geldi. 1981 yılına kadar da bir takım tamamlamalar yapıldı. Ana temalar olarak İletişim (Communication) (1977) , Medenilik (Civilization) (1977) , Teknoloji (1980) ve Globalizm (1981) seçildi.
Bu vesile ile bu dönemlerde doğmuş insanlara teknolojik olarak daha fazla imkân sunuldu. Örneklerle sunmak gerekirse, ebeveyinler poker, tavla gibi oyunlar oynarken; Y nesli bilgisayar oyunu oynadı. Gameboy’lar, Atari’ler, bu dev nesil statüsü altında desteklenen oyunlardan birkaçıydı. Bu tarz şirketlerin hiçbiri, gelişim süreçleri döneminde ülkelerine tek bir kuruş vergi ödemediler.
İletişim
İletişim konusunda da gerek telefon, gerek cep telefonu, gerek interaktif dünya’nın temellerinin atılmasının sebebi y nesliydi. Amaç olan kaide, bu neslin 18 yaşına gelmeden önce bir telefon sahibi olmasıydı. Lakin 1995 – 1998 yılları yeryüzünde medeni olan her ülkede y nesli bireylerinin bir telefon sahibi olduğu dönemi temsil etti. Bunun yanı sıra, televizyonculukta da ve sinemada da global olarak yeryüzündeki tüm kültürlere önem verildi. Böylece insanların birbirlerini daha rahat anlaması için bir taban oluşturuldu. Bill Clinton da bu neslin temellerini oluşturan ve uygulanmasında öncülük etmiş dünyaca ünlü liderlerden sadece biridir.
Medenilik
Medenilik konusunda, insanlara verilen eğitim doğrultusunda insanların daha az vahşi olduğuna kanaat getirildi. Bu yüzden gerek işyerlerinde, gerek statü olarak kabul görmede daha önceki nesillerde olmadığı kadar eğitim mühim oldu. Daha öncelerinde master veya doktora yapmış insanlar oldukça az iken, y nesli için master yapılması gereken; doktora da yapılması halinde büyük kolaylık sağlayıcı etken olmuştur.
Teknoloji
Teknoloji konusunda, Y nesline ait herkes yaşamları süresince dünya’nın teknolojik olarak ne kadar çok ilerlediğini görmüştür. Teknoloji marketine hergün yeni buluşlar, yeni kolaylıklar, yeniürünler sunulmaktadır . Bu da y neslini her zaman bir adım sonrasında düsünmeye itmiştir.
Globalizm
Globalizm de, Y nesli içerisinde, Amerika Birleşik Devletleri’nin kabul etmekte zorlandığı, en büyük amaçlardan biridir. O güne kadar emperyalist düşünceler sunulmuştu; ancak hiç kimse yeryüzündeki bütün kültülerin bir ahenk içerisinde iç içe olmasını hem kabul edemiyordu, hem de bunun sorun teşkil edeceğini sanıyordu. Ancak bilimsel çalışmalar, globalizm’in uluslararası savaşların önünü keseceğini sundu ortaya. Bu yüzden Y nesli, birkaç kültürün entegre olduğu müzikler dinledi ve filmler izledi. Bu yüzden Y nesli, yeryüzündeki tüm ürünlerinden olanakları el verdiğince haberdar oldu. Bu yüzden de belki de global bir market oluştu.
Takibin sonu
Y neslinin takibi, 2001 yılında sona erdi. Sona erdiren olay da; George W. Bush’un Amerika başkanı olması ve nesil amaçlarını saçma olarak görmesiydi. Bu konuda da daha önce muhalefet etmiş başkan yardımcısı Dick Cheney’nin önderliği olduğu kuşkusuzdu tabii.
Y nesli şu ana kadar yaratılmış en eğitimli, en medeni, en teknolojiye açık, bilgiyi kaynaklarından öğrenebilen, global olarak dünyayı keşfetmeye çalışan insan topluluğudur. 2004 seçimlerinde Amerika’da Demokratlar’ın büyük bir ihtimal ile tekrar seçilmesiyle bu neslin takibi veyahutta yeni bir nesil tekrar yaratılacaktir. Bunun amacı da; savaşsız, insanların birbirlerini olduğu gibi kabul ettiği, herkesin birbirinden haberdar olduğu, eğitimli insanların cahil insanlara nazaran daha üstün olduğu ütopik bile olsa cennetvarı bir dünya yaratmaktır.
Reklamcıların gözüyle
Reklamcılar Derneği’nin, başkan Cem Topçuoğlu’nun imzasıyla Ağustos 2007’de yayımladığı ‘İyi de kim bu Y’ler?’ başlıklı yazı, tüm kitabı okurken size yol gösterecek. Özellikle kuşaklar arası ayrımların yapılmasında burada verilen segmentlerin yardımcı olacağını düşünüyoruz. Ancak, belirtelim: her kuşak için kesin tarihler vermek çok zor, o nedenle, farklı kaynaklar, farklı başlangıç ve bitiş yılları vermekte.
“Son günlerde Generation Y / Millennials tanımları sektörde sıkça duyulur oldu. Bir de Z’lerin geldiğinden, onlarla iletişimin daha da zorlaşacağından bahsediliyor. Dünyada ve Türkiye’de Y Kuşağını tanımak ve reklama duyarlı bu kuşağı anlamak için birçok araştırma yapılıyor. Bu ayki yazımda kısaca kuşaklardan ve ağırlıklı olarak Türkiye nüfusunun %25’ini oluşturan Y’lerden bahsetmek istiyorum.
Jenerasyonlar dünya genelinde ekonomik ve sosyal hareketlerle oluşmuş zaman aralıklarıdır. Müzik akımları, icatlar, yeni ilgi alanları ve savaşlar kuşakların dönemlerini oluşturup karakteristiğini belirlemektedir. Her jenerasyon doğum yılına göre ayrılır.
Günümüze kadar kuşakların gelişimine bakacak olursak:
Sessiz Kuşak – Şavaş Kuşağı / The Silent Generation (1925-1945): 2 dünya savaşı arasında doğan kuşak. Dönemin olayları: II. Dünya Savaşı, ekonomik buhran, Türkiye’de Cumhuriyet dönemi.
Büyük Bebek Patlaması Kuşağı / The Baby Boomers (1945-1964): II. Dünya Savaşı sırasında ya da hemen sonrasında doğan soğuk savaş kuşağı. Sıkıntılı savaş günlerinin ardından bebek patlaması yaşandı. Eğlence ve lüks sayılabilecek harcamalar bu dönemde önem kazandı. Dönemin olayları: Dünyada insan hakları çalışmaları. Türkiye’de tek partiliden çok partili sürece geçiş, ihtilal, radyonun altın çağı.
Generation X / Baby Busters (1965-1976): Çoğunluğu Sessiz Kuşağın çocukları olan bu jenerasyon baby boomers’lardan farklı olarak daha gerçekçi, çalışkan ve kanaatkar bir kuşak. Dönemin olayları: Petrol krizleri, ekonomik sarsıntılar, 68 kuşağı. Türkiye’de en önemli kamusal alanlardan biri sinema, TV evin en önemli köşesine kurulmak üzere, üniversite olayları, sol-sağ çatışması.
Ve Y Kuşağı / Echo Boom / Millennials (1977-1996): Onlar genç, akıllı, özgürlüklerine düşkün ve teknoloji tutkunu. Günlerinin yaklaşık 15 saati medya ve iletişim teknolojileri ile etkileşim halinde geçiyor. Hayatlarını rahat yaşamak onlar için çok önemli. Flip-flop’lar, iPod, tatoo ve kapri pantolonlar tarzlarının bir parçası. Çalışmayı seviyorlar ama hayatlarının sadece iş olmasını istemiyorlar.
Otoriteye meydan okuyan, önce ailelerini sonra da patronlarını sorgulamaktan çekinmeyen ve kısa zamanlamalarda iyi iş çıkarmaya odaklı bir kuşak. İş hayatında son derece seçici, diğerlerinden hızlı çalışıp başarısını çabuk kanıtlama çabasında. Dönemin olayları: Körfez Savaşı, 11 Eylül, Irak Savaşı, internet, küreselleşen dünya, iPod, cep telefonu, Google, MSN…
Türkiye’ye baktığımızda, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 20-24 yaş arasında 7 milyon kişi var, bunların yaklaşık 2,3 milyonu çalışıyor. Türkiye’deki Y Kuşağı, iş dünyasında yavaş yavaş boy gösteriyor. Yaklaşık 5-10 yıl içerisinde ise yönetici pozisyonunda kendilerini kanıtlayacaklar.
İş hayatına bakış açıları şöyle:
• Günümüzün gözde sektörleri bilişim ve finansı tercih ediyorlar.
• Rahat koşullarda çalışabilecekleri, hatta part time işler tercihleri.
• İnternet bir numaralı iletişim alanları, tüm işlerini bu yolla yapmayı tercih ediyorlar (motosikletini satma, iş bulma ve hatta sevgili bulma), böylelikle hem zaman hem de para kazanıyorlar.
• Yaşanan krizler onları korkutmuyor, bir şekilde zekaları sayesinde sıyrılabileceklerini düşünüyorlar.
• Kendi işlerini kurmak en büyük hayalleri. Sadece doğru zamanı ve fikri bulmaları gerektiği görüşündeler.
Size Y’lerle ilgili verdiğim örnekler çoğaltılabilir ama eminim bu tanımlar herkesin çevresindeki Y’leri ayırt etmesine yaramıştır. Y’ler ve onlarla konuşmanın yolu gerçekleri söylemek, net olmak ve dillerinden konuşmaktan geçiyor.
Önümüzde bir de Z’ler var. Onlar Y’lerden farklı olarak yeryüzüne gelmiş en bağlantılı (connected) kuşak. Onlarla iletişim kurmak neredeyse imkansız olacak, ancak bir yolunu bulmamız gerek. Zaten iletişimci olmak da bu değil mi? Tüketici ve tüketim kalıpları sürekli değişirken, izleme, anlama ve yanıtlama cabası…
(Reklamcılar Derneği)
Psikolojileri farklı
Psikolog Prof. Dr. Acar Baltaş, 1980-1999 yılları arasında doğan ve “Y kuşağı” olarak nitelendirilen gençlerin arkadaşlarıyla buluşmak için plan yapmak yerine, cep telefonuyla koordinat bildirme dönemi yaşadığını belirterek, “Bu gençler sessiz harflerle anlaşıyor. Kendilerine daha güvenliler ve daha kararlılar. Aileleriyle daha yakınlar. Çünkü, anne ve babalar hayatlarını hep onlara göre ayarladılar” diyor.
Baltaş, ABD’de yapılan çalışmalara göre, 1946-1964 yılları arasında doğanlara “Boomer Kuşağı”, 1965-1979 yılları arasındakilere “X Kuşağı”, 1980-1999 arasındakilere “Y Kuşağı” denildiğini belirterek, Amerikan tarzı kuşak tanımlarının Türkiye’yi pek temsil etmediğini, ancak Türkiye’deki Y kuşağı’nın dünyadakiyle benzer özellikler gösterdiğini dile getiriyor.
Y kuşağını açıklık, teknoloji ve ‘neden?’ sorusunun şekillendirdiğini ifade eden Baltaş, bunda da internet, Facebook, Twitter’in etkili olduğunu dile getiriyor.
“Facebook bir ülke olsa dünya nüfus sıralamasında Çin ve Hindistan’dan sonra 3. sırada gelir” diyen Baltaş, Y Kuşağı”nın arkadaşlarıyla buluşmak için plan yapmak yerine, cep telefonuyla koordinat bildirme dönemini yaşadığını belirterek, “Bu gençler kendilerine daha güvenliler ve daha kararlılar. Y kuşağının kahramanları, özellikle ergenlik dönemini geride bırakanların anne ve babaları” diye konuşuyor.
Y kuşağının terör ve şiddet gibi nedenlerden ötürü tesadüfi bir dünyada yaşadığını düşündüğünü ve “O zaman ben günümü yaşayayım”, “Hazzını erteleme” dediğini anlatan Baltaş, yaşanan ekonomik krizler sonucunda da iş hayatında “Kurumlar sıkıştığı zaman çalışanlarına yol veriyorsa, o zaman ben de daha iyi fırsat bulunca niye gitmeyeyim?” görüşünü benimsediklerini ve iş hayatında sadakatsiz olduklarını vurguluyor.
Değer bilincinin önemine de değinen Baltaş, “Değer bilinci her zaman oluşabilir. Buna yatırım yapmak gerekir. Aileler kendi çocuklarına örnek olmalılar. Dolayısıyla değerleri pekiştirecek şekilde konuşmalı. Değer bilincinin gelişmesinde ‹Bunun bana ne faydası var?’ın ötesine geçmek önemli. ‹Bunun bana ne faydası var?’dan, ‹bunun başka insanlara ne faydası var?’a yaklaşabilir, gençlere kendini aşan bir amaca hizmet ettiği bilincini kazandırabilirsek daha anlamlı bir hayat yaşarlar. Aksi takdirde daha çok para kazanırlarsa, daha mutlu olabilecekleri gibi bir ütopyanın peşinde koşarlar.” diyor.
(Anadolu Ajansı)
Y kuşağı başlangıcı için kesin bir yıl vermek yanlış
Handan Gültekin Altuğ, her geçen gün artan bilgi ve bilgi kaynakları ve bilginin bu denli kolay ulaşılırlığı ile yoğrulan Y kuşağının, iş dünyasını doldurduğunu ve ona yeni şeklini verdiğini söylüyor.
Altuğ “Onlarca makale ve kitap, yüzlerce yorum;‘Y kuşağı ile nasıl başedilir?’,’Y kuşağı nasıl eğitilir?’, ‘Y kuşağı nasıl cezbedilir?’ vs gibi başlıklarda yayımlanıp duruyor. Konu ile ilgili yazılanlar, söylenenler, yapılanlar kesinlikle anlamlı bir çabanın ürünü ve konuya duyarsız kalmaktan çok daha etkili. Bir çoğunun başarı ile uygulanması halinde bu kuşak ve diğerleri arasındaki ilişkiye olumlu yönde etki etmesi ihtimali de oldukça yüksek. Fakat bunu yaparken kaçırılmaması gereken önemli bir ayrıntı var. Bu da gerekli bakış açısını yakalayabilmek.Öncelikle Y kuşağının başlangıcı ile ilgili ortalıkta dolaşan bazı doğum yılları var. Yorumdan yoruma birkaç yıl fark gösteren bu yıllar 1977 ila 1980 den sonra doğanlar Y kuşağıdır diyor. Öncelikle altını iyice bir çizmek gerekir. Kuşak farklılıkları kendileri hakkında yapılan yorumları bilmediklerinden, belirli bir yıldan diğerine geçerken pat diye değişmezler. Tıpkı kuşakları birbirinden ayıran koşullar gibi, geçen yıllar içinde giderek bir öncekinden biraz daha farklılaşarak oluşurlar. Dolayısıyla Y kuşağını başlatan net bir yıldan bahsedemeyiz. Telaffuz edilen yıllar elbette ki bir sınır koyma çabasıdır ve yazanla okuyanın aynı dili konuşabilmesi için gereklidir. Yine de akılda tutulmalıdır ki bahsi geçen yılların biraz ötesi biraz berisi de bu geçişten nasibini alacaktır.
Öyleyse şunu diyebiliriz, daha bu kuşağın başladığı yılı anlamaya çalışırken bile zihninizi esnek tutmak gerekiyor.
Y kuşağı; kendisinden önceki kuşakların, kendisi ile ilgili tedbirler alması, stratejiler geliştirmesi gereken karşı takım olarak algılanmamalı. Aslında temel beklentiler açısından bakıldığında,Y kuşağının diğer kuşaklardan bir farkı yok. Onlar da anlaşılmak ve ihtiyaçlarının karşılanmasını bekliyorlar.
Y kuşağını şekillendiren koşullar düşünüldüğünde, bir önceki kuşağa göre biraz daha sabırsız, daha iyi bir kariyer ve gelir konusunda daha istekli ve kendisini dinletmek konusunda daha kararlı olduğunu söylemek ve anlamak çok güç değil. Elbetteki tüm bunların dinamikleri, onları ve hepimizi etkileyen ve şekillendiren sosyal koşullarda gizli. Bu koşullar ve getirdiği beklentiler gözetilirse sağlıklı empati kurabilmenin yolu da açılmış olacaktır.
Bu bağlamda, ihtiyaçları karşılandığı için mutlu, üretken ve güvenilir Y kuşağı çalışanlar için ilk ve temel adım, Y kuşağının sahip olmadığı düşünülen değerler yerine, empati ve değişime odaklanmak olmalıdır.” diyor.
(Vision Group Eğitim ve Koçluk)
TÜRKİYE Y KUŞAĞI PROFİLİ
Theadea ile Realta’nın ortaklaşa yaptığı araştırma ülkemizde gençler hakkında bilinmeyen pek çok gerçeği ortaya koyuyor. İnternet üzerinden 101 farklı üniversiteden 14 bin 215 öğrencinin katılımıyla gerçekleştirilen anketin sonuçları hayli şaşırtıcı.
Önümüzdeki 10-15 yıl içinde iş hayatının yaklaşık %60-70’ini Y kuşağından olanların oluşturacağı bekleniyor.
Bilinenin aksine kendilerini ‘güvenilir çalışan’ olarak tanımlayan Y jenerasyonu; yani bugünün gençleri bireysel kimliğin de kendileri için çok önemli olduğunu vurguluyor.
Kendilerini güvenilir çalışan ve güven veren olarak tanımlayan gençler, görev tamamlanıncaya kadar azimle çalıştıklarını ama aynı zamanda rutin işleri pek tercih etmediklerini söylüyorlar. Genel olarak kararlara saygılı yaklaşan Y jenerasyonu iş hayatında gelen fikirlere saygı duyup, değerlendirmeye alacağa benziyor. Yani gelecekte otoriter yönetici kavramı yok olacak ve yerini her fikre açık ve fikirlere saygı duyan yeni bir yönetici tanımına bırakacağa benziyor. Bunun yanı sıra yardımsever ve işbirliğine açık olma özellikleri olan Y jenerasyonuyla iyi ve verimli ekip çalışmalarının ortaya çıkması olası.
Rekabetin olması gerektiğini düşünen ve rekabeti sevdikleri ortaya çıkan ama aynı zamanda uyum ve iletişim konularına önem veren bu gençlerle, geleceğin iş dünyasında; acımasız rekabet koşulları yerine olması gerektiği kadar, tatlı ama sıkı rekabet koşulları oluşacak gibi görünüyor. İş dünyası, sektörler ve firmalar adına düşünüldüğünde de bu gayet işe yarar ve güzel bir özellik olsa gerek.
Gençler, yakın çevrelerinde uyumsuzluk-anlaşmazlık olsun istemiyorlar; yani uzlaşmacı-uzlaştırmacı özellikleri var. Ayrıca açık iletişim seven gençlerle iş hayatında iletişimsizlikten kaynaklanan problemler ortadan kalkacak gibi duruyor. Y jenerasyonunun özellikle iş birlikçi ve açık iletişim özellikleri de göz önüne alındığında, günümüzde şirketlerde yaşanan iletişimsizlik problemleri ve birbirinden bi’haber departmanların sorunları çözülebilir; böylece firmalar kendi içlerinde sadece departman bazlı çalışmaktan uzaklaşarak, firmanın bir bütün olarak çalışması gerektiği gerçeğini uygulamaya dökebilirler.
Bir karar alacakları zaman ailesine ve yakın çevresine fikir danışan Y kuşağı gençleri, genelde hayatları ile ilgili konularda kendi bildikleri gibi yaşamayı tercih ediyorlar. Ankete katılan gençlerin yarısından fazlası kendilerinin nefret ettiği ama ailelerini memnun edecek şeyleri yaptıklarını söylüyor. Ayrıca yeteneklerine çok fazla güvenen Y kuşağı için başarı ve kazanma kavramları önem taşırken; başarının sebebini ise kendi yeteneklerine bağlıyorlar.
Y kuşağının ailesine ve yakınlarına bağlılığının yüksek olduğunun da ortaya çıktığı ankette gençlerin bireysel kimliğe ve başarı kavramına da bir hayli önem verdikleri gözleniyor. Ayrıca, bu jenerasyon her ne kadar işbirlikçi olsa da, bireysel öne çıkma, başarılı olma çabaları ekip içi çalışmalarda sorun yaratabilir. Çünkü yaptıkları işi en iyi kendileri yapmak isteyen gençler, başkaları başarılı olduğunda kendilerini kötü hissedebiliyorlar.
Bunun yanında, iş arkadaşları başarılı olduğunda buna sevindikleri ortaya çıkan Y kuşağı genel olarak daha insancıl, çalışkan, başarı odaklı, iletişimin öneminin farkında olan, özgün ve özgür özellikleriyle öne çıkacak gibi görünüyor.
Çevresindekilerin mutluluğunu kendi mutluluk kaynakları olan gören bu gençler için bu durum iş hayatında çeşitli dezavantajlar sağlayabilir ve problemler çıkarabilir.
Yakın çevresiyle fikir ayrılığına düşmek istemeyen Y kuşağı için hep benzer fikirli kişilerle görüştüğü ve aynı görüşün hakim olduğu ortamlarda bulunduğu düşünüldüğünde; her ne kadar açık iletişime ve başkalarının görüş ve düşüncelerine önem verseler de yakın çevrelerinde başka fikir olmamasını tercih eden bir gençlik geliyor. Bu durum, çevresinde farklı fikir olsun istemeyen Y kuşağının en büyük eksilerinden biri olurken, kabaca 10 sene sonra da iş hayatının temel sorunlardan biri olacak gibi görünüyor.
Y kuşağının öne çıkan özellikleri; yardımseverliği, bireysel kimliğe çok önem vermesi, güvenilirliği, hevesliliği, çok yönlü düşünebilmesi, işbirlikçiliği, aktif hayal gücüne sahip olması ve enerjikliği. Y kuşağı ayrıca sosyal ve konuşkan, buluşçu ve özgün, sanata değer veren, rekabetçi, yeteneklerine güvenen, özgür, açık iletişimi seven, ailesine önem veren bir nesil.
Y kuşağının birçok avantaja çevrilebilecek yönü var, ama aynı zamanda dezavantaj olabilecek özellikleri de var. Bu durumda şirketler yeni çalışanlarını alırken, bu özelliklere göre önlemler almalı ya da yeni yönetim stratejileri belirlemeliler. Ayrıca içerde var olan X kuşağı ile gelecek Y kuşağı ile de ilişkilerinin nasıl olacağını değerlendirmeliler. Sonuçta Y kuşağı yavaş yavaş X kuşağının yerini almaya başlıyor, çok az zaman sonra da şirketler tamamen Y kuşağına emanet ediliyor olacak.
Güvenilir, dinamik, buluşçu, özgün ve rekabetçi bir kuşak geliyor. Daha uyumlu çalışanlar, daha yüksek kâr ve daha başarılı şirketler için herkesin onları iyi tanıması gerekiyor. En önemlisi ise şirketlerin stratejilerini belirlerken çok dikkatli olmaları. Şirketler, gelecek planlarını iyi yapmalı, koltukları emanet edecekleri gençlerin yeteneklerini daha iyi sergileyebilecekleri ortamlar yaratmalı. Böylece şirketlerini daha ileriye taşıyabilirler.
(Slideshare)
Y kuşağı ve elektronik öğrenme
Barış Sinç, konuyla ilgili yazısında Y kuşağının en belirgin özelliklerini şöyle sıralamış:
“Türkiye nüfusunun %25’i bu gruba ait
İnternet ve çok kanallı televizyon ile büyüdüler
Mobil ya da yüzyüze görüşme harcinde sanal görüşmeyi de tercih edebiliyorlar
Yokluk bilgileri yok, sabırsızlar
Bireysel yaklaşım ağırlıklı karar mekanizmasına sahipler
Kendine güven duyguları yüksek
Sadakat duyguları zayıf
Kariyer ve gelişimleri için her türlü talepte bulunmaktan çekinmiyorlar, hızla iş değiştirebiliyorlar, bunu gayet normal ve sağlıklı bir hareket olarak görüyorlar.Para için çalışmak istemiyorlar, kendi işlerini yapmayı özgürleşmenin bir adımı olarak benimsiyorlar
İlk çalışma yıllarında yönetici pozisyonuna yükselmek istiyorlar.
Gelişimlerine katkıda bulunacak yöneticilerle çalışmayı tercih ediyorlar.
Yaratıcılıklarını ve bağımsız düşünceyi destekleyen ortamları tercih ediyorlar.
Emeklilik gibi yan haklar onlar için çok önemli.
Aile ve iş yaşantısını dengelemeyi benimsiyor ve uzaktan çalışma, yarı zamanlı tipi çalışma alternatiflerine sıcak bakıyorlar.
Bireysel hedeflerini şirket hedeflerinden önde tutuyorlar.
Danışmanlık, finans ve bilişim sektörlerinde çalışmayı tercih ediyorlar.
İş arama yöntemlerinin elektronik ortamlara taşınmasını benimsiyorlar.
İş ararken önem verdikleri faktörler sırasıyla şirketin kimliği, çok uluslu olması, sunulan kariyer ve eğitim olanakları.
Mezun olduktan sonra 4-6 ay arasında iş bulabileceklerini düşünüyorlar.
Cisco İnternet İş Çözümleri Grubu tarafından ABD’de 55 bin tüketici üzerinde yürütülen araştırma, banka müşterilerinin finansal öncelikleri ve hizmet beklentileri ile video uygulamaları ve etkileşimli iletişim konusundaki tercihlerini ölçmek amacıyla gerçekleştirildi.
Araştırmada, son dönemde finansal kurumların yaşadığı sıkıntılara rağmen Y kuşağının önemli finansal kararlar alırken bankalara güvendiği sonucunu ortaya çıkardığına dikkat çekildi.
Araştırmanın öne çıkan sonuçlarına göre Y Kuşağı’nın:
Yüzde 50’sinden fazlası bir web kamerasına sahip.
Yüzde 20’si YouTube’u günde birkaç kere ziyaret ediyor.
Yüzde 97’si mobil telefon kullanıyor.
Yaklaşık yüzde 40’ı bir finansal danışmanla video aracılığıyla görüşmeye sıcak bakıyor.
Bir veya iki önceki neslin mensuplarına kıyasla finansal konularda blog ya da forumlarda dört kat daha fazla görüş belirtiyor.
Yüzde 40’ı web tabanlı kişisel finansal yönetim (PFM) araçları kullanıyor.
Yüzde 33’ten fazlası, bankaları profesyonel danışmanlık hizmetleri konusunda öncelikli kanalları olarak görüyor
Yüzde 85’i mevcut finansal servis sağlayıcılarından orta ve yüksek derecede memnun.
Üçte birinden fazlası finansal konularda desteğe ihtiyaç duyuyor.
Bir veya iki önceki neslin mensuplarına kıyasla finansal konularda arkadaş ve aile tavsiyelerine üç kat daha fazla değer veriyor.
Türkiye’de bu kuşağın temsilcilerinin sayısı diğer ülkelere göre çok daha yüksek.
Genç nüfusu fazla olan Türkiye’de, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 20-24 yaş arasında ortalama 7 milyon kişi var.
Bunların yaklaşık 2 milyon 300 bini ise çalışıyor.
Üniversite öğrencileri çıkarıldığında ise 3 milyonu aşan bir işgücü potansiyeli var.