Yaşam Merdiveni | Ali Rıza Malkoç


Bireysel, toplumsal, düşünsel, yöntemsel gelişim için: Edebiyat, Psikoloji, Felsefe, Sosyoloji, Teknoloji Kişisel Gelişim, İnovasyon Yazıları El ele.

“Yaşam merdiveni; bir medeniyet yolculuğu, bir uygarlık arayışı…”

Bu kitapta geçen anlatımlar 18 yılda tamamlandı fakat 40 yıllık birikimi yansıtıyor.
Belki de sizlere daha önemli kapılar açacak, daha faydalı fikirler çağrıştıracaktır.
Yaşam serüven, bir süreç. Elbette ki, çeşit çeşit eğitim ve seminerlere de ihtiyaç hissediyoruz.
Kitap bu ihtiyaca sizi hazırlamak ve bir boşluğu da doldurmak amacıyla yazılmıştır.
Ve öğrenmedeki önceliklerimizi sıraya koyacaktır.
Teknik alanda deneyimli olanlar çoğunlukla sosyal yönünü ihmal ediyorlar.
Sosyal alanda duyarlı olanlar, teknik konulara pek ilgi duymuyorlar.
Kitabımı dikkatli okuyanlar, her iki alanda da ilgi, bilgi ve deneyimlerini artırabilirler.

***

İçindekiler

İlk Söz 1

1 – BİREYSEL GELİŞİM

Hayatın Anlamı
Yaşam Sevinci, Manevi dünyamız
Birlik, Beraberlik, Dayanışma
Sorumluluk, Güven, Kişisel Haklar
Edebi Vurgular

2 – TOPLUMSAL GELİŞİM

Toplumsal Barış
Temel Hak ve Özgürlükler
Süreç iyileştirme
Uyum, güven, birlikte hareket etme
Hukuk – Adalet anlayışı
Toplumsal Düşünceler
Yönetim ve İnanç dengeleri

3 – DÜŞÜNSEL GELİŞİM

Eleştiri, Öneri, Gözlemler
Fanilik, Ölüm, Geçicilik
Yaşam Tarzı, Bırakılan İz, Miras
İletişim Hataları

4 – YÖNTEMSEL GELİŞİM

Sağlıklı Yaşam Notları
Toplum Yönetimi
Düzenli Yaşam Notları
Makaleler
Teknoloji, İnovasyon, ar-ge , üretim, eğitim, yatırım

5 – DİĞER FAYDALI BİLGİLER – SİSTEMATİK YAKLAŞIM

Son Söz

Yararlanılan ve önerilen kaynak kitap listesi

***

İlk Söz
“Yaşam merdiveni; bir medeniyet yolculuğu, bir uygarlık arayışı…”

İlk sözü okuduğunuza göre, dikkatli ve istekli bir okur olduğunuzu tahmin ediyorum.
Bu kitapta geçen anlatımlar 18 yılda tamamlandı fakat 40 yıllık birikimi yansıtıyor. Belki de sizlere daha önemli kapılar açacak, daha faydalı fikirler çağrıştıracaktır.
Yaşam serüven, bir süreç. Elbette ki, çeşit çeşit eğitim ve seminerlere de ihtiyaç hissediyoruz.
Kitap bu ihtiyaca sizi hazırlamak ve bir boşluğu da doldurmak amacıyla yazılmıştır.
Ve öğrenmedeki önceliklerimizi sıraya koyacaktır.

Tüm vurgularım bir öneri paylaşımıdır.
Öğretmen, öğrenci ilişkisini ve tüm dayatıcı otoriter kavramları devre dışı bıraktığımı belirtmek isterim.
Kitabın, peşin hükümlülerin, biraz moralini bozacak, sıra dışı anlatımlar da içerdiğini belirtmeliyim.
Ve her bir fikri, adeta tohum gibi düşünebiliriz.
Onlar, müsait zemin ve zihinlerde, ayrı ayrı makaleye dönüşebilir.
Yazdıklarımı kendim de okuyarak, hatalı yönlerimi frenlemeye çalışıyorum.
Yıllardır okudum, yazdım, çizdim, not aldım. Bu birikim ve analitik düşüncelerin benimle birlikte göçmesine gönlüm razı olamazdı.
Teknik alanda deneyimli olanlar çoğunlukla sosyal yönünü ihmal ediyorlar.
Sosyal alanda duyarlı olanlar, teknik konulara pek ilgi duymuyorlar.
Kitabımı dikkatli okuyanlar, her iki alanda da ilgi, bilgi ve deneyimlerini artırabilirler.
Yaşamın, gerçeklerin; denklem ve dengesini kurmak çok zor.
“Şunu yaparsam, şuna kesin ulaşırım” diyemiyorsunuz. Yani girdileri formulize edemesek de, en ideal yaşamı hedeflemek ve sergilemek durumundayız.

Her ne kadar arzu ettiğimiz gibi yürümese de, yaşam sürecinizin planlamasını ve algoritmasını yazmak isterseniz, çalışmamı bir kaynak olarak değerlendirebilirsiniz.
Şablon, kılıf ve standart bir kalıp sunmak değil; düşünmeyi öğretmek amacındadır kitap. Acılar, yokluklar, kahpelikler, densizlikler ilham kaynağı oldu yazılı ürünlerimin.
Roman yazarı José Saramago’nun, Mağara kitabındaki Marta, şu muhteşem cümleleri söyler :
“…Her kişi kendi yöntemini geliştirmeli, kendine en uygun yolu benimsemelidir, bazıları hayatlarını okuyarak geçirirler ama ak kağıda yazılmış kara sözcükleri okumaktan öteye gidemezler, bu sözcüklerin şiddetli bir ırmağın ortasına atılmış taşlar olduğunu ve bizi bir kıyıdan ötekine geçirmeye yaradığını anlayamazlar, oysa ki önemli olan öteki kıyıdır, belki o ırmakların iki değil pek çok kıyısı vardır, belki her okuyucu kendisi kıyıdır aslında ve ulaşılmaya değer tek kıyı o kıyıdır…”
Bernard Shaw da der ki: “izlediğim tek politika, kötülük içeren şeylere dikkat çekmek ve iyilik yapmaktır.”
Nasıl ki dolaşım ve sindirim sistemimiz, kendisine sunulan katı ve sıvı yiyeceklerden ihtiyacı olanları seçer, vücut bünyesine katar, kalan kısmını dışarı atar.
Bizim önceden vücudun neye ihtiyacı olduğunu bilip, yiyecek seçiminde bulunmamız çok zor.
Duygu ve düşünce sistemi de, kişiden kişiye göre değişir.
Bu nedenle kitap çalışmamda, herkesin benimseyebileceği, çok farklı alanlarda anlatımlar vardır.
Her okur, ihtiyacına göre sıralayıp, atlayarak okuyabilir.
“Adam olmak, insan olmak; bir gruba dahil olmak değil, bir duruşa sahip olmaktır” sözü, kitabımızın temel dayanaklarındandır.
Yani bir nevi fikir, duygu ve deneyim harmanı sunuyorum sizlere.
Niye varım, neredeyim, ne bekliyorum, ne yaptım, ne buldum, ne yapmalıyım, ne yapmalıydım, ne bırakmalıyım, benden ne bekleniyor ve ben kimim?….
Sorularıyla başladı yolculuğum. Farklı insan grupları, sosyal birliktelikler ve sektörlerin içinde bulundum. Sorularımın birçoğunun cevabını aldım. Ama yeterli değildi. Halk edebiyatı ve türkülerle tanıştım. Gönlümdeki bir boşluğu daha kapatmanın sevinciyle yaşadım. Fakat yine de ufkumda kara bulutlar dolaşıyordu kısmen. Başka kapıları daha zorlamam gerektiğine karar verdim. İşim, ilgim, eğitim ve mesleğim gereği yaklaşık 2000 civarında kitap, dergi, yayın ve benzeri basılı eser okumuştum. Yine de okuma zevkim tam tatmin olmamıştı. Çocukluk ve gençlik yıllarımda, yaşıtlarıma göre daha fazla gazete, dergi, kitap okuyorum hem de sıkılmadan zevkle.
Ayrıca elektronik ve fen deneyleri benim için bir tutku olmuştu.
Dünyadan değişik ülkelerin kısa dalga radyo (sw) istasyonlarını takip ederdim. Kültürel mektup arkadaşlarım olmuştu. Onlardan değişik yaşam kültürlerini gözlemliyordum. Gazetelere endüstriyel reklam veren firmalara mektup yazar, gönderdikleri tanıtım broşürlerini detaylı incelerdim.
Psikoloji, sosyoloji, felsefe, hukuk, inovasyon, kişisel ve kurumsal gelişim kitapları okumaya başlayınca aradığımı bulduğumu fark ettim. Ölçüler ve bakış açısı yenilendi zihnimde.
Toplumların sağlıklı gelişmesinde; iletişim ve etkileşimin, dayanışmanın temeli oluşturduğuna inananlardanım. Zihin geliştirme üstadı Tony Buzan’ın kitabında okumuştum şu veciz vurguyu : “ Sen bana, ben size birer sterlin versek, ikimizde de birer sterlin olacaktır. Ama siz bana, ben de size birer fikir sunsak, ikimizde de ayrı ayrı ikişer fikir olacaktır”
Global ölçekteki dünyayı, diğer değer ve görüşleri daha yakından tanıma imkânım oldu. Adeta fikir arkeoloğu gibi aradım, araştırdım, çalıştım.
İlkokul 2. sınıftayken babamı kaybettim. Ben 7 yaşındaydım, o ise 42. Daha o yaşlarda düşünceli, endişeli ve sorgulayıcı oldum. “Babam nereye gitti” “niye gitti” “annem de gidecek mi” benzeri sorular zihnimi meşgul etti o yaşlarda.
Hatta okuldan döndüğümde ilk işim annemi kontrol ederdim. “o da ölmüş mü?” diye.
Ya mutfakta, ya bahçede, ya da ahırda bulurdum ve içim rahat ederdi.
Bütün bunlar düşünce ufkumda hep canlı duran merak, beklenti ve soru olarak yaşadı.
Kitabın sonunda, yararlandığım ve önerdiğim eserler listesini bulacaksınız.
Bakış açınızı daha da genişletmek için okuma planınıza bu kitapları da eklemeniz önerilir.
Farkındalık ve duyarlılık yaratabilmek için; farklı olmak, bazı şeylerin de farkında olmak gerekiyor önce.
Bu arada eserlerinden istifade ettiğim tüm yazar ve yayınevlerine ayrı ayrı tekrar teşekkür ederim.
“Madem herkes ettiğini bulacak, iyilik edin o zaman” vurgusunu yaşam felsefesi edinmeye çalıştım.
Biraz da derviş gönüllü olmak gerek. Bir hint özdeyişi okumuştum.
Hatırımda kaldığı kadarıyla yazayım. “Birisine haklı olarak kızdığında bile ölçüyü kaçırma, sabret. Git Ganj nehri kıyısına ve bekle.
Eğer senden önce ölürse, yakılıp külleri nehire atılacak ve önünden geçecektir”

Anlatımlarımdaki bir cümleyi tam anlayamamışsanız lütfen acele hüküm vermeyiniz. Daha sonraki sayfalarda bu anlatımı pekiştiren vurgularla karşılaşabileceksiniz. Kumaşı dantelle süsler gibi bir çaba içerisinde olmadım anlatımlarımda. Yalın anlatımı tercih ettim.

Halil Cibran bu konuda derki:
“muğlak sözcüklerimi anlaşılır hale getirmeye vakit kaybetmeyin. Her şey başlangıçta muğlak ve bulanıktır fakat sonu öyle değildir. Hayat ve bütün canlıların tohumu, karanlık içinde atılır, billur berraklığında değil”

Bilgilerimle metodik, duygularımla sezgisel yazılı ürünler sundum.
Sürekli okumak, gelişmek, yenileşmek, yenilenmek zorundayız.
Cemil Meriç Özetle der ki:
“muhafazakâr bakış açısı; türbede ölüyü bekleyen, kendisi de ölümü bekleyen türbedar gibidir”
“Her okuduğunuza inanacaksanız, hiç okumayın daha iyi” der bir japon atasözü.
Fakat ben yazılarımla, bir inanca değil yönteme davet ediyorum. Bilgi edinmek hatta eleştirmek için bile okunsa, benim açımdan sorun yok.
Bir anlatımı, öngörüyü, öneriyi, varsayımı; doğrulanabilir bulmayabilirsiniz.
Fakat yanlışlanabilir olabilmesi için de, tutarlı, bilimsel, ölçülebilir, kabul edilebilir veri ve gözlemler Sunmak gerekiyor.

“İnsan neyle yaşar” ile gönlüme kanat taktım. “Eşekli kütüphaneci” ile okuma aşkım çoğaldı. Önerdiğim kitaplarla ilgili inceleme yazılarımı; 1000kitap.com sitesinden okuyabilirsiniz.
“Kesin inançlılar” ile bazı düşünce ve beklentilerimi törpüledim. “Türkiye’de Çağdaşlaşma” ile ülkemin son 300 yılının objektif profilini, hatalarını, günahlarını, ihmallerini gördüm.
“Bilgeliğin izinde” ile diğer dünyalar hakkında ilgim ve sevgim çoğaldı.
“Doğal yaşam ve başkaldırı” kitabı ile doğada her canlının uyum ve güven içinde yaşaması gerektiğini, sabrı, dayanışmayı, daha fazla şefkati, azmi, çalışmayı, üretmeyi daha iyi kavradım. İnovasyon, ar-ge ve kurumsal gelişim kitapları ile de üretkenliği daha verimli çalışmayı öğrendim.
Ve hepsinin de üstünde “koşulsuz affetme” kitabı ile, tüm can ve canlılara daha içten ve gönülden yaklaşma duygularım pekişti.
Değerlerinizin önceliği; sorunların tespiti ve sıralamasını da etkileyecektir. Terminolojik ifadelerle değil de, halk dili ile felsefi anlatımları tercih ettim. Felsefe de; hedefi olana en kısa yolu gösterir.

İletişim, organizasyon, moral, motivasyon değerlerine bir şeyler katabilmek için çaba sarf ettik. “Kötülükleri bitiremeyiz ama, iyilikleri çoğaltabiliriz” der Sezai Karakoç.
Aristo’nun; “Erdemli insanlar; öç alırcasına değil, doğru zamanda, doğru konuda ve doğru derecede öfkelenirler” sözü de gerektiğinde toplumsal tavrımızın vicdani ölçüsünü ne güzel belirlemiş.

Bağışlamayı da öğrenebilmeli insan, bağışlayarak yaşama yeniden ve yenilenerek tutunabiliriz. “Bağışlamak, menekşenin, üstüne basan çizmeye kokusunu bulaştırmasıdır” der Mark Twain.

“Edebi kimden öğrendin?” diye sormuşlar bilge kişiye. O da cevap olarak: “edepsizden” demiş. Yazdıklarım, anlatımlarım; içinde bulunduğum farklı zaman ve zeminde yaşadıklarımın ve gözlemlerimin ilhamıdır. Okurun özgüvenini artırmayı hedefledim cümlelerimde. Herkes prensiplerinin lideri, bildiğinin hocasıdır, rahat olunuz.
Olumsuzluklar kapıyı çalmadan, duygusal dayanıklılığı artırmayı da amaçladım yazılarımda. Ayrıca yaşam boyu karşımıza çıkan olumsuzlukları, sıçrama taşı olarak değerlendirmek gerekmiyor mu? Bu nedenle manevi kaslarımızın da güçlü olmalı.
Hece şiirlerimi ise çoğunlukla, Bursa’nın tarih, doğa ve güzel insanlarının atmosferinde heceledim. Bu kitabımda, farklı bölümlere 67 şiirimi ekledim.
Anlatımlarımın bir kısmı toplumsal kurgu ve önerme, bir kısmı da realitedir. Teoriler, gözlemler, öneriler, sentezler içermektedir. Beklenti, hayal gücü, istek ve planlarımızı, hayatın gerçekleri ile dengelememiz gerekiyor.
Dile getirdiğim düşünceler, sezaryenle doğan zorlama fikirler değil, yaşanan olayların, okunan eserlerin ışığında doğan, doğal cümlelerdir.
Kırılgan değil, esnek bir duygusal zekâ öngörüsü ile yola çıktık.
Nasıl bir organizasyonun içinde bulunursanız bulunun; bu kitabı okuduğunuzda, “uyum sağlama”, istek, güç ve yeteneğinizin geliştiğine tanık olacaksınız. Duygu ve düşünceler; toprakla buluşmayı bekleyen tohumlar gibidir. İstediğinizi alıp, gönül bahçenize ekebilirsiniz. Ne biteceği ise ilgi, bilgi ve çabanıza bağlı.
Anlatım ve vurguları; hayatı anlamaya yönelik bir deneme, anlamsızlık duyguları ile mücadele olarak düşünülebilirsiniz. Problemli dünyanın ve yaşamın hangi evresine nasıl bir katkımız olabilir? niyeti yazma aşkımızı daha da pekiştirdi.
Nasıl ki bir melodiyi; söz, makam ve ritim oluşturur. Ben de düşüncelerimi; şiir, özdeyiş, anı, makale ve felsefi tahlillerle açıklamaya çalıştım.
Yazmış olduğum, şiir, özdeyiş, anı ve makaleleri bütünleştirmek için aralarına yapışkan harç gerekiyordu. Onu da okuduğum yeni eserler vesilesiyle edindim.
Osho’nun, “Mutsuz olmak için sebep bulmada uzman insanlar vardır. Onlar mutsuz olmadıkça; mutlu olamazlar” cümlesi, bireysel yanılsamalarımızın objektif grafiğini ortaya kokuyor.

Kitaplar, kitle terapi araçlarıdır. Toplum için önemli değer ve kavramları insanlara ulaştırır, anlam katar, değer verir, bakış açısını geliştirir. Vurgularımın, girişim, gelişim, yenilik düşüncelerinize katkı sağlayacağını umuyorum. Kitapları, sabırla okumanızı öneririm çünkü hayatınızı değiştirecek cümlenin/vurgunun hangi sayfada sizi beklediğini biz bilemeyiz.
Bireyde oluşan anlam eksikliği, “amaç” ve “değer” eksikliğini doğurabilir.
Bu nedenle, bu boşluğu doldurmamız gerekiyor. Çalışmalarımız; kademeli olarak, benmerkezlikten, toplummerkezliğe doğru adım atma arayışıdır.
Gözlem ve deneyimlerinizle şekillenen pusulanızla yön verdiğiniz yaşam rotanız; bireysel faydanın yanında, toplumsal ve evrensel fayda da barındırmıyorsa, hayal ve planlarınızı yeniden gözden geçirmenizi öneririm.
İcat ve keşif farklı kavramlardır. Biz bir şey icat etmiyoruz, yazılarımızla içimizdeki dünyayı, duyguları keşfetmenize anlamlandırmanıza destek oluyoruz.
Kuşkusuz bazı gerçekler, okuyana acı verebilecektir. Hekim diş çekerken, hemşire iğne enjekte ederken duyduğunuz acı kadar tabi.
İlişkiler iyileştirir, bilgi ile pekiştirilir. Maksadımız vereceğimiz kısa notlarla bu sürece katalizör olabilmektir. Yaşamı yarıladığımızda değil, başladığımızda makul bir strateji geliştirmemiz gerekiyor.

Ey Can…! Sen hazır değil isen, kimse sana mutluluk katamaz.
Yeni bir medeniyet arayışı, eskisinden hiç iz taşımayacağı anlamına gelmez.
Tahlil, analiz ve sentez yöntemini yerinde kullanmak gerek.
Duygu, düşünce ve sezgilerimle, bir harita çizdim, bir yol açtım kendime. Sonuç ve sorumluluğu kişiseldir. Dileyen ve önemseyen bu yoldan geçerek beğendiklerini alabilir.
Duygu ve düşüncelerimizin kimisini geliştirmek, kimisini de dizginlemek gerekiyor. Bu amaçla kendi benliğimle yaptığım sorgulama ve mücadeleyi paylaştım yazılarımda.
Önemsenenleri alıp, size uymayanları dikkate almayınız lütfen.

“Hiçbirimiz, hepimiz kadar akıllı değiliz.” Japon Atasözü’ nün mucizelerine inananlardanım.
Hep birlikte hareket edip, el birliği yapıldığında, her birimizin kör noktasını, bir diğeri keşfedeceğinden, hiçbir nokta karanlıkta kalmayacaktır.
Zihnimizde ne kadar çok, işe yarar bilgi tasniflersek, ihtiyaç anında kolaylıkla devreye alabileceğiz.

Toplumsal önceliklerim ve amaçlarım yazılı ürünlerime şekil verdi. Yangın varken şemsiye değil su dağıtmak gerekiyordu. Geçmişi aklamak değil, anlamak ve geleceğe odaklanmayı ilke edindim.
Analitik düşünme yeteneği gelişen bir insan, olay ve kavramlar karşısında sırasıyla;
Sorgu, gözlem, algı, tespit, analiz ve sentez işlem sırasını işletir zihin dünyasında.
Anlatımlarımda bu yeteneklerin gelişmesini ilke edindim.
Bu kitap bir “kaçış edebiyatı” ürünü olmayıp, bizzat yaşamın içine dalmayı, yaşatmayı öngörmektedir. Yazılarım bir alt kültür ögeleri içermediği gibi, karşı kültür dayatması da içermez. Genel kültür önerisi ve bir medeniyet teorisi olarak tanımlanabilir.
Aydınlığa yürüyen bir merdivenin başındayız. Basamaklardaki tozu, çöpü, kiri, engeli birlikte kaldırma sevdasındayız.
En ideal olanı yakalayabilecek kıvamda yaratılmıştır insanoğlu. Doğası ve çevresi de öyle. Bu kıvamın bir ürüne ve olumlu olguya dönüşebilmesi, bizim çabalarımızla olabilecektir. Zaman zaman olay ve olguları şüpheyle gözlemledik, irdeledik. Yalancı baharlarla çok şey kaybetti insanoğlu, gökyüzündeki yangın dumanını, bereket taşıyan yağmur bulutu zannettiği de oldu tabi.
Nasıl ki telli bir sazın tüm telleri akort edilmeden uyumlu bir ses çıkmıyorsa, insan da öyledir. Tüm duygu, düşünce, hal ve davranışları uyum içinde olmalıdır.
İletişim sorunları nedeniyle bilgiye net ulaşamıyor ve sağlıklı bir yargıya varamıyoruz.
Ben kendimle iletişim kurmaya çalıştım. Okur; anlatımlarımı enformasyon olarak değerlendirebilir.
İnsanlar genelde; servet, güç, zafer ve makamı övmek üzere yetiştirilip yönlendirildiklerinden, yaşam tarzları da bu yönde şekillenmektedir. Aklını özgürce kullanıp, duygularını insanca doyurma ihtiyacı bile hissedemez böylesi durumlarda.
Yönetimin, ekmeğin, toprağın, sevginin, ilginin tatmin edici paylaşılamamasından kaynaklanan sorunlar, hayatımızın her dönemine yansımaktadır. Eşitsizlik, haksızlık, tutarsızlıkları toplum olarak hep birlikte dengelemek zorundayız.Başarı ve mutluluk seviyemiz; kader çizgimizin ne kadar mimarı olduğumuzla orantılıdır.
Medeniyetin bodrum katında yaşayan toplumların sürekli yeni arayış ve anlayışların peşinden koştuğu görülür.
Sürdürülebilir, kabul edilebilir, bilimsel kriterlerle uyumlu, edebi, insan beklentileri ile bütünleşik olmaya özen gösterdim.
Sonuç olarak; mezatcı, mezarcı, felaket tellalı değilim. Her şeyin iyi niyetli yaklaşımla daha iyiye varacağına inandım hep. Anlayışları ve öncelikleri kökten değiştirmek için yola çıkmadık. Zaten bu durum yazarın ve kitabın direkt etki alanında olamaz. Bazı sivri uçları törpülemek için öneri ve kabul edilebilir yaklaşımlar sergiledik.
Bazı ince tespit, detaylı anlatım ve ileriye dönük önerilerim, bir kısım okurlara; gereksiz, zaman kaybı, komik gelebilir ve “bu kadar da olmaz” düşüncesine sevk edebilir.
Fakat ben yıllardır böyle, yani olması gerektiği şekilde yaşıyorum. Alman, Japon, Amerikan ve uzak doğu iş geliştirme ve kişisel gelişim yöntemlerini okuyunca da yalnız olmadığımı anladım.
“Demir tava geldi, kömür tükendi, akıl başa geldi ömür tükendi” durumuna düşmemek için alternatif tercihler üretmeye çalıştım.
Komşuna gül ver ki, rüzgâr kokusunu sana da taşısın. “Komşum sadece kaktüs yetiştirsin” düşüncesinde isen, bir gün gelir dikeni sana da batar.
İçindekiler kısmında da görebileceğiniz gibi, kişisel, düşünsel, bilimsel, kurumsal, ve toplumsal gelişim ana başlıkları altında alt başlıklarla konu ile ilgili şiir, özdeyiş, makale, anı ve diğer değerlendirmelerimi bir araya getirdim. Her yazının altında yazıldığı tarih vardır. Hangi yılda, hangi şartlarla ne amaçla yazıldığı daha doğru değerlendirilsin diye bu yolu tercih ettim.
Ayrıca ; düşünce ve bakış açısının kademeli değişim sürecini de böylelikle gözlemleyebilirsiniz.
Her anlatım birbirinden bağımsızdır. İlginizi çekmeyen ya da uzun, sıkıcı bulduğunuz bir anlatımı atlasanız da diğer yazıyı anlamanızı etkilemeyecektir.
Kitabın içeriği hakkında kitap kurdu bir dostuma bilgi verdiğimde;
“çok farklı konular var, bu kitap hangi kategoriden sayılacak” diye haklı bir soru yöneltmişti.
“kısmî, lokal, bölgesel değil, bütünsel gelişim” diye sıra dışı bir cevapla konuya açıklık getirmeye çalıştım. Farklı değişim ve gelişimler hedeflendiği için, adeta değişim ve gelişim bilgi konfederasyonu, konsorsiyumu formatında da tanımlanabilir.
Kitaba verilen parayı masraf değil, kendinize bir yatırım olarak düşünebilirsiniz.
Bir tedavi görseniz, özel bir eğitim alsanız, olağan dışı ücretler ödemek zorunda kalırsınız.
Fakat cüzi bir miktar ödemeyle sahip olduğunuz bir kitap; bazen bir doktor, psikolog, eğitmen, danışman ve kurstan daha verimli ve etkili olabilir.

İfade sanatlarının bir çok çeşidini, duygusal ve zihinsel ürünlerimde, dillendirdiğim gözlemlenebilir.
Bir kitap içeriğiyle tüm duygu ve düşünceleri paylaşmak çok zor bir durum gerçekten.
Burada Emin Özdemir’in bir sözüne sığınmakta buldum çözümü:
“Bir metni yorumlama, söylenenlerden söylenmeyeni bulup çıkarmadır. Daha doğrusu metinle içten içe, sorgulayıcı bir etkileşime girmedir”

Yaşamda başarı ve mutluluk katsayısını yüksek tutmak için niyet, ideal, ufuk ve eylemlerimiz; diri ve dengeli olması zorunluluğu var.
Kablumbağa gibi kalmaya razı olursak, ceylan bize hızlı koşmayı nasıl öğretsin ki?
Buna benzer içerikte yeni eserler yazmayı planlıyorum. Anlatımlarla ilgili, her türlü görüş, tespit, öneri, eleştirinizi bizlere iletmeniz, yayın dünyamızdaki yol haritamıza ışık tutacaktır.
Yaşam merdiveninden tırmanmaya ve olay ve kavramlara farklı bir açıdan bakmaya hazır mısınız?
Oğul veren arı gibi, bu kitabı kendime kovan eyledim.
Anlatımlarım, umarım kutup yıldızınızı bulmanıza katkı sağlar.
“Sen Körsün, ben de sağır ve dilsiz.
Dokunsun o zaman ellerimiz birbirine ve anlaşabilelim.”
diyor Halil Cibran. Dayanışma duygusunu ne kadar güzel özetliyor.
Kendimizi aidiyet duygusu ile tanımladığımız kriterler, bizi insanlığın kalan kısmından tamamen ayıran, başkalaştıran bir konuma düşürmesin.
Bu üst kültürü nasıl oluşturabiliriz düşüncesiyle, farklı ifadeler ürettik.
Bilginin ve deneyimin serbest dolaşımına ne kadar çok katkı sağlayabilirsek, toplumsal fayda o kadar çok geniş alana yayılır.
Kitabın tüm bölümleri incelendiğinde öncelikle bireysel mutluluğu hedeflediğim, aile içindeki uyumu ön plana aldığım gözlemlenecektir.
Birlikte yaşam kültürünün ilk uygulama ve staj yeri apartman ve işhanında yaşamdır. Bunu pekiştirmek için pratik apartman yönetim planı tüzüğü hazırladım. Yerler ve mesleki dayanışmayı geliştirmek için de, kitapta dernek tüzüğü örneği bulacaksınız. Sağlıklı yaşam, iş dünyasında, yönetim ve idari hizmetlerde verimli çalışma teknikleri de sizleri bekliyor.
Yaşamın her alanına dokunduk. Farklı farklı konular gibi görünse de birbirini destekleyip tamamlıyorlar.
Tarihi bir köprüyü, kemeri dengede ve ayakta tutan kilit taşını bilirsiniz.
Veya kaldırımda el ele tutuşup, yolu tamamlayan nesnelerdir kilit taşı.
Sizlere amaç, hedef ve beklentilerinizde tamamlayıcı olabilecek, kilit taşı düşünceler sunuyorum.
Bu çalışmamın; Endüstri 4.0 sanayi ve dijital devrimine hazırlananlar için, moral, motivasyon ve metot desteği sağlamasını diliyorum.
Ayrıca, davranış bilimcilerin, toplum bilimcilerin, siyaset bilimcilerin, araştırmacı ve planlamacıların, üretim mühendislerinin kitabımdan gözlemleyebileceği çok konu var.
Çünkü bu bir devrin, yaşamın anatomisi gibi.
Kelimeler buluşunca, cümleler susar imiş; okunup anlaşılsın diye.
Çalışmamda; ailedeki her yaş, ilgi, bilgi ve deneyim çeşitliliğine hitap eden anlatımlar vardır.
Bu yazının büyük bir kısmını Bursa’da yazdım. İstanbul’da eklemelerim oldu.
Samsun’da tamamladım ve tüm insanlığın hayrına sunuyorum.

Yeni bir kitapta sizlerle buluşmak arzusu ile, esenlikler dilerim.

Ali Rıza Malkoç
Bursa, 1 Ağustos 2017
www. arm.web.tr
#armozdeyis

Benzer İçerikler

VAROLUŞÇULUK -Jean-Paul Sartre

yakutlu

DANIEL GOLEMAN DUYGUSAL ZEKÂ

gul

ZEKA-OSHO

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy