Bazı insanlar neden başarılı olur ?
Başarılı insanlar hakkında anlatılan bir hikaye vardır; onların zeki ve hırslı oldukları söylenir. Outliers’te Malcolm Gladwell başarının gerçek hikayesinin bundan çok farklı olduğunu ve bazı insanların neden başarılı olduğunu anlamak için, bunların çevrelerine daha dikkatli bakmamız gerektiğini iddia ediyor. Mesela aileleri, doğum yerleri ve hatta doğum tarihlerine. Başarının hikayesi başta göründüğünden daha karmaşık ve çok daha ilgi çekici.
Outliers, Beatles ve Bill Gates’in ortak yanlarının ne olduğunu, Asyalıların matematikteki olağanüstü başarısının sırrını, star sporcuların bilinmeyen avantajlarını ve tüm New Yorklu avukatların özgeçmişlerinin neden aynı olduğunu ve dünyanın en zeki adamının neden adını bile duymadığınızı açıklıyor. Bunların hepsi de nesiller, aile, kültür ve sınıf açılarından açıklanıyor.
Gladwell’in iddiasına göre, bir Silikon Vadisi milyarderi olmak istiyorsanız, hangi yıl; başarılı bir pilot olmak istiyorsanız nerede doğduğunuz çok önemli. Çizginin dışındakilerin -yani normal beklentilerin ötesinde başarıyı yakalayan kişilerin- hayatları tuhaf ve alışılmadık bir mantık izliyor. Gladwell bu mantığı basitleştirirken insanın kendi potansiyelinden en yüksek seviyede nasıl yararlanacağı konusunda heyecan verici bir plan sunuyor. Malcolm Gladwell, Tipping Point kitabında dünyayı anlama şeklimizi değiştirmişti. Blink’te düşünme hakkındaki düşüncelerimizi değiştirdi. Outliers’taysa başarı konusundaki anlayışımızı değiştiriyor.
Roseto’nun Gizemi
“Bu insanlar yaşlılıktan ölüyordu. O kadar “
outlier : (çizginin dışındaki) isim
1. başlıca ya da ilişkili bir oluşumdan uzakta konumlanmış ya da farklı sınıflandırılmış şey
2. ortaya koyduğu değer, seçilmiş diğer örneklerinden belirgin biçimde farklı olan istatistiksel gözlem
1.
Roseto Valtofortore, İtalya ‘da Roma ‘nın yüz mil güneydoğusundaki taşra kenti Foggia’da Apenin dağlarıları eteklerindedi. Ortaçağ köyleri tarzındaki bu yerleşim merkezi büyük bir meydanın çevresinde kuruludur. Meydanın karşısında bir zamanlar buraların büyük toprak sahibi konumundaki Sagese ailesinin sarayı Palazzo Merchesale bulunur. Kemerli bir yol Madonna del Carmine – Out Lady of Mount Carmine – Kilisesi’ne ulaşır. Yamaca tırmanan dar taş basamakların iki tarafında birbirine yakın, kırmızı kiremit çatılı, iki katlı evler yer alır.
Rosetolu köylüler (paesani) yüzyıllarca çevre tepelerdeki mermer ocaklarında çalıştırlar ya da sabahları yamaçtan aşağı dört beş mil yürüyüp geceleri bu uzun yolu geri tırmanarak aşağı vadideki taraçalı topraklarda tarım yaptılar. Hayat zordu. Köy haklı neredeyse hi okumna yazma bilmiyordu, son derece yoksuldu ve ondokuzuncu yüzyıl sonlarında okyanusun öte yanındaki arazı fırsatlarına ilişkin haber Roseto’ya ulaşana dek ekonomik anlamda iyileşme umudu pek yoktu.
1882 yılı Ocak ayında 11 Rosetoludan oluşan bir grup – 10 adamla bir erkek çocuk – New York’a yelken açtı. Amerikadaki ilk gecelerini Manhattan’ın küçük italya’sı Mulberry Caddesi’ndeki bir barda yerde uyuyarak geçirdiler. Sonra batıya gitmeyi göze aldılar ve sonunda Pennsylvania’nın Bangor kasabasına 90 mil uzaklıktaki bir arduvaz ocağında iş buldular. Ertesi yıl 15 Rosetolu daha Amerika’ya gitmek üzere İtalya’dan ayrıldı ve bu gruptan bir kaç kişi kendini Bangor’da bularak arduvaz ocağındaki hemşerilerine katıldı. Ardından bu göçmenler Roseto’ya Yeni Dünya’nın vaadine ilişkin haberi gönderdi ve çok geçmeden Rosetolu gruplar ardı ardına çantalarını toplayıp Pennsylvania’ya ait sürüklendi; ta ki o Ilk göçmen akışı bir sele dönüşene kadar. Sadece 1894’te 1.200 kadar Rosetolu Amerika için pasaport başvurusunda blundu; eski köylerinin tüm sokaklarını terk edilmiş bir halde bırakıp gittiler.
Rosetolular Bangor’a tekerlek izlerinin oluşturduğu sarp bir at atabası yoluyla bağlı kayalık bir dağm yamacında toprak satın almaya başladı. Yamacı inip çıkan dar sokaklarda birbirine yakın, arduvaz çatılı, iki katlı evler inşaa ettiler. Bir kilise inşa edip Okur Lady of Mount Carmel adını verdiler; kilisenin bulunduğu ana caddeye ise İtalya’yı birleştiren büyük kahraman Garibaldi’nin adını… Başlangıçta kasabalarını New İtaly (Yeni İtalya) olarak adlandırdılar. Ancak çok geçmeden Roseto’ya çevirdiler; neredeyse hepsinin İtalya’nın aynı köyünden gelmiş olduğu düşünüldüğünde bundan daha uygun bir ad olamazdı.
1896’da Out Lady of Mount Carmel’in başına Peder Pasquale de Nisco adlı dinamik ve genç bir papaz geçti. De Nisco ruhani topluluklar kurdu ve festivaller düzenledi. Kasaba halkını evlerinin arkasındaki geniş toprakları temizleyip soğan, fasulye, patates, kavun ve meyve ağaçları ekmeye teşvik etti. Onlara tohum ve soğan dağıttı. Kasaba hayat buldu. Rosetolular arka bahçelerinde domuz yetiştirmeye ve ev yapımı şarap için üzüm yetiştirmeye başladılar. Okullar, park , rahibe manastırı ve mezarlık inşa edildi.Garibaldi Caddesi boyunca küçük dükkan ve fırınlar, restoran ve barlar açıldı. Giyim ticareti için giysi üreten bir düzineyi aşkın atölye ortaya çıkıverdi. Komşu kasaba Bangor büyük oranda Kelt ve İngiliz’di ve ona komşu olan kasaba ezici çoğunlukla Alman’dı; o yıllarda İngilizler, Almanlar ve İtalyanlar arazındaki huzursuz ilişkiler düşünüldüğünde bu durum Roseto’nun kesinlikle Rosetolulara kalması anlamına geliyordu. 1900’ü izleyen ilk bir kaç onyıllık dönemde Pennsylvania’daki Roseto sokaklarının arşınlamış olsanız sadece İtalyanca konuşulduğunu duyardını, hatta sadece İtalyanca değil, tam olarak İtalya’daki Roseto’da konuşlumuş olan Güney Foggia lehçesi. Pennsylvania Roseto, kendi kendine yetebilen – çevresindeki toplumlarca hiç miş hiç tanınmayan- minik bir dünayaydı ve Stewart Wolf adlı adam olmasa pekala öyle kalabilirdi.
Wolf bir hekimdi. Sindirim ve mide üzerine uzmanlaşmıştı ve Oklahoma Üniversitesi tıp fakültesinde ders veriyordu. Yazlarını Pennsylvania’da Roseto’ya yakın bir çiftlikte geçiriyordu; ancak hiç kuşkusuz bunun fazla bir anlamı yoktu, çünkü Roseto o kadar kendi dünyasında yaşıyordu ki komşu kasabada olmanıza karşın Roseto hakkında asla fazla bir şey öğrenmeyebiliyordunuz. “ Bir keresinde yazın oraya gittiğiniz zaman – 1950’lilerin sonrları olmalı- yerel tıp derneğinde bir konuşma yapmaya davet edildim.” diyordu Wolf yıllar sonra yapılmış bir röportajda. “Konuşma sona erdiğinde oradaki doktorlardan biri beni bira içmeye davet etti. İçkilerimizi yudumlarken ‘ Biliyor musunuz, 17 yıldır mesleğimi icra ediyorum. Bana yer yerden hastalar geliyor; ancak Roseto’dan gelip de 65 yaşın altında kalp kalp hastalığına yakalanmış biriyle karşılaştığım çok nadir’ dedi.”
Wolf hayretler içinde kalmıştı. Bu 1950’lerd, kolestrol düşürücü ilaçlar ve kalp hastalıklarını engellemeyi hedefleyen sert önlemler ortaya çıkmadan yıllar önce oluyordu. Kalp krizi ABD’de yaygındı. 65 yaşının altındaki erkekler arasında önde gelen ölüm nedeniydi. Doktor olup da kalp hastalığı ile karşılaşmamak olanaksızdı.
Wolf bu durumu araştırmaya karar verdi. Oklahoma’daki kimi öğrencisilerinden ve meslektaşlarından destek istedi. Birlikte, olabildiğince eskilere giderek, kasaba sakinlerinin ölüm raporlarını bir araya getirediler. Hekimler kayıtları incelediler. Tıbbi geçmişlere bakıp aile secerelerin oluşturdular. “İşe koyulduk” diyordu Wolf. “Bir hazırlık çalışması yapmaya karar verdik. 1961’de başladık. Belediye başkanı ‘Bütün kız kardeşlerim size yardım edecek’ dedi. Dört kız kardeşi vardı. ‘Kasabanın belediye meclisi odasını kullanabilirsiniz’ dedi. ‘Belediye meclisi toplantılarını nerede yapacaksınız’ diye sordum. ‘Eh, toplantıları bir süre erleleriz’ dedi. Kadınlar bize öğle yemeği getireceki. Kan alabileceğimiz, EKG çekebileceğimiz küçük kulübelerimiz vardı. Dört hafta orada kaldık. Sonra yetkilierle konuştum. Yaz için okulu bize verdiler. Bütün Roseto nüfusunu teste davet ettik.”
Sonuçlar şaşırtıcıydı. Roseto’da 55 yaşın altında kalp krizinden ölen ya da herhangi bir kalp hastalığı belirtisi gösteren hemen hiç kimse olmamıştı. Roseto’da 65 yaş üzeri erkekler arasında kalp hastalığından ölüm oranı tüm ABD’ninkinin yarısı kadardı. Hatta Roseto’da her tür nedene bağlı ölüm oranı beklenenin yüzde 30 ila 35 altındaydı.
Wold kendisine yardım etmesi için Oklahoma’dan Jhon Bruhn adlı sosyolog arkadaşını getirdi. “Anket yapmaları için tıp öğrencileri ile sosyoloji mezunu öğrencileri görevlendirdim ve Roseto’da ev ev dolaşarak 21 yaş ve üzeri herkesle tek tek görüştük” diye aktarıyor anımsadıklarını Bruhn. Bunlar 50 yılı aşkın bir zaman önce oldu, ancak Bruhn buldukları sonuçları tanımlarken sesindeki şaşkınlık duygusunu hala koruyor. “Hiç intihar yoktu, hiç alkolizm yoktu, hiç ilaç ya da uyuşturucu bağımlılığı yoktu ve çok az suç vardı. Sosyal yardım alan hiç kimse yoktu. Sonra peptik ülsere baktık. O da hiç kimsede yoktu. Bu insanlar yaşlılıktan ölüyordu. O kadar.”
Wolfun mesleğinde Roseto gibi – günlük deneyimlerin dışında kalan, normal kurallara uymayan – bir yerin adı vardı: çizginin dışındaki.