Yeşil Kiraz | Gülten Dayıoğlu


Kiraz, ailesinin sürdürdüğü yaşam biçimini beğenmeyen, gözü yükseklerde bir genç kızdır. Çevresiyle sürekli olarak, sosyal, kültürel ve ruhsal çatışma içindedir. Çocukluğundan beri hep toplum içinde sınıf atlamayı düşlemektedir. Bunlar yetmiyormuş gibi bir de coşku, yalan ve korkularla örülmüş, doyumsuz bir aşk serüveninin içinde bulur kendini… Tutkularının tutsağı olan Kiraz, toplumun değişik kesimlerinde, birbirinden ilginç yaşam biçimlerini denerken, türlü türlü insan tiplerini gözlerken, kısacası kabuğundan kurtulup yükseklere kanat açmaya çabalarken, onunla birlikte olmak ister misiniz sevgili gençler?

Kiraz, o gün, yaşama dört elle sarılmakla, yaşamdan kopma durumunda, bocalıyordu. Kıldan ince, kılıçtan keskin bir çizgi üzerindeydi. Hiç kimseyle konuşmak istemiyordu. Ruhsal, zihinsel, hatta bedensel yönden, tükenmiş gibiydi. Bu yüzden, sabahın erken saatinde, evden fırlayıp çıkmış, sokaklara vurmuştu kendini. Yavaş yavaş, düşüne düşüne, yürüyordu. Kendisiyle, içsel bir hesaplaşmaya girişmişti. Dünüyle bugünüyle yaşamını irdeliyor, yarınları, omuzlarında taşıyıp taşıyamayacağını, kestirmeye çabalıyordu. Caddenin taşıt gürültüsünden kaçmak için, ara sokakları yeğlemişti. İlkokula giderken, her gün, o sokaklardan geçerdi. Saç örgülerini savurtarak, hoplaya zıplaya, okula koştuğu günleri anımsadı. Küçükken, çok düş kurardı. Ama, hiç, bugünkü duruma düşmeyi düşlememişti. On sekiz yıllık yaşamında, yaptığı yanlışlıkların dökümünü yapmaya çalışıyordu. Yalan söyleme tutkusu dışında, pek suç bulamadı üstlenebileceği.

Yalanı, çokluk, toplumun çarpık değer yargılarına karşı, sığınak edindiğinin bilincindeydi. Kendini, bu tuzaktan koruyamadığı için üzgündü. Ama, yaşamının, böylesine tepetaklak olmasında, yalan tutkusu tek neden değildi kuşkusuz. Daha neler vardı, neler!.. Belleğinin en belirgin anıları, ÖZGÜR’lü günlerdi. Ne denli kaçsa, ne denli unutmaya çalışsa, bir türlü geçmişin derinliklerine, gömemiyordu Özgür’ü. Onunla yaşadığı, aşk serüveni sürecinde beynine çakılan, öylesine güzel, öylesine çirkin ve acı anılar vardı ki!.. Birgün: “Biliyor musun”, demişti Özgür, “sana tanıştığımız gündenberi bir şey söylemek istiyorum. Öteki kızlar gibi değilsin. Bir başka esinti var üstünde. Gün oluyor, seni, ışık gibi gözlerimden içime akıtasım geliyor. Gün oluyor, ah, diyorum, Kiraz’ımı, bir solukta ciğerlerime çekebilsem! Oradan hücrelerime işlese.

Ben o olsam, o da ben… Ama sen, ne ışıksın ne de hava. Kiraz’ımsın benim. Hem de Yeşil Kiraz’ım. Beni, elektrik gibi çarpan esintin, YEŞİL KİRAZ oluşundan. Çok düşündüm bunu, benim gözümde henüz, kızarmamış bir kirazsın. Seni, ben erdireceğim. Benim olduğun zaman, yüreğimde, yanardağ gibi kaynayıp duran sevginin, sıcacık ışıklarıyla erecek, kızaracak, kiraz olacaksın. Şimdi, küçücük, yeşil bir kirazsın. Seni tanıdığım gündenberi, söylemek istediğim buydu işte!”

Benzer İçerikler

Meryem’in Mektubu | Laurie R. King

yakutlu

Kaçak Yolcu | John David Anderson

yakutlu

Pinokyo | Mavisel Yener | Birazoku

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy