Dünyanın en güzel öyküleri arasından, iyiliğe özendiren, kötülükten kaçındıran harika hikâyeler seçtik… Onları kolayca anlayabilmeniz ve keyifle okuyabilmeniz için yeniden yazdık…
Sizler için iyilik, merhamet, dostluk, kardeşlik gibi değerlere dair harika bir öykü dizisi hazırladık… Bu dizinin kitaplarını bir solukta okuyacaksınız, ama ömür boyu unutamayacaksınız…
***
İyiliğe Özendiren, Kötülükten Kaçındıran Kitaplar
VEFA ve CÖMERTLİK ÖYKÜLERİ
İÇİNDEKİLER
Saray …. 9
Sadaka …. 15
Şekerci amca …. 21
Doğum günü …. 31
Sihirli keman …. 35
Eşim bekliyor! …. 41
Nine …. 45
Hangisi daha önemli? …. 51
Meşe ağacı …. 57
Anılar kavanozu …. 63
Üç kız kardeş …. 71
Mücevher …. 77
En özel resim …. 83
Cömertlik …. 91
Altınlar …. 95
En asil insan …. 99
Işığı yanan ev …. 103
Dostluk …. 107
SARAY
ÇOK ESKI zamanların birinde bir sultan vardı. Bu sultanın dillere destan hazinesini duymayan kalmamıştı. Diğer ülkelerin sultanları bu hazineyi duydukça “Ah keşke bizim de öyle bol hazinemiz olsa” diye iç geçirirlerdi.
Hazinede neler yoktu ki! Altın kaşıklar, gümüş taraklar, zümrüt kolyeler, elmas yüzükler ve daha neler neler…
Sultan çok zengindi ama onun da her sultan gibi uzun seferlere çıkması gerekiyordu. Ülkesinin dört bir yanını gezmeli ve kontrol etmeliydi. Hatta gerekirse topraklarına yeni topraklar katmalıydı. Bir ülkenin sultanı olmak çok kolay değildi. Onu bekleyen bir sürü iş, vermesi gereken kağıtlar dolusu yeni kararlar vardı.
Sarayda sultanın çıkacağı sefer için büyük bir hazırlık vardı. Sultan yola koyulmadan önce yanına en güvendiği vezirini çağırdı.
“Sana bir sürü altın ve gümüş veriyorum” dedi. “Bana bugüne kadar kimsenin daha önce görmediği güzellikte muhteşem bir saray yaptır. Ben seferden dönene kadar bitmiş olsun.”
Vezir, sultanın bu isteğine anlam verememişti. Zaten kocaman bir sarayı vardı. İkinci bir sarayı niye istemişti ki? Yeni saray yaptırmak için harcanan para, fakir fukaraya dağıtılabilirdi. Hatta hasta yatağında ilaç bekleyenlerin derdine şifa bile olabilirdi. Üstelik bu sayede sultan, cömertliğine cömertlik katmış olurdu. Halk, sultan seferden sağ salim dönsün diye dua eder, dururdu.
Aradan uzun bir süre geçmişti. Sultan çok zor geçen seferden geri dönmüştü. Ancak onu büyük bir sürpriz bekliyordu. Vezir, saray inşaatı için ayrılan paraları hastalara ve fakirlere dağıtmıştı.
Sultan çok öfkelenmişti. Nasıl olurdu da koskoca sultanı dinlemez ve kafasına göre hareket ederdi? Sultan, vezirini hiç dinlemeden zindana attırdı. Ama bu ceza sultana yeterli gelmedi. Vezirin ölene kadar o zindandan asla çıkarılmamasını emretti.
O gece sultan rüyasında cennette olduğunu gördü. Cennette mutlu mutlu gezerken muhteşem bir sarayın önüne geldi. Baktıkça bakası geliyor, gözlerini saraydan alamıyordu. Yanındaki meleklere dönerek:
“Bu muhteşem saray kimin acaba?” diye sordu.
Melekler:
“Bu saray, vezirinizin sizin için yaptırdığı saraydır!” dediler.
Sultan uyanır uyanmaz soluğu zindanda aldı. Vezirinden özürler üstüne özürler diledi. Yaptığına çok pişman olmuştu. Vezir ise sultanın bir gece içinde kararını değiştirmesine anlam verememişti.
“Sultanım neden kararınızı değiştirdiniz? Gerçekten çok merak ettim” diye sordu.
Sultan önce rüyasını anlattı sonra da:
“Ben senden bana bu dünyada bir saray yaptırmanı istemiştim. Oysa sen o parayı fakirlere ve hastalara dağıtarak benim cennette bir sarayım olmasına sebep olmuşsun. Bundan sonra seni asla yanımdan ayırmam!” dedi.
Sultan o günden sonra sadece hazinesiyle değil, cömertliğiyle de çok meşhur oldu.
SADAKA
HAVA ÇOK SOĞUKTU. Bembeyaz kar bütün şehri kaplamıştı. İnsanlar bir an önce sıcacık evlerine ulaşabilmek için hızlı hızlı yürüyorlardı. Rüzgâr bütün hızıyla esiyor, hiç kimse yüzünü havada uçuşan kar tanelerinden saklayamıyordu. Otobüs durağının hemen yanında ise bağdaş kurmuş yaşlı bir teyze vardı. Önünden geçenlere sadaka için avucunu açıyordu.
“Allah rızası için yardım edin…”
Teyzeyi hiç kimse görmüyor ve duymuyordu sanki. O sırada montu ve yün beresi ara-