Kimdir Bu Mitat Karaman? | Doğu Yücel


Böylesine sıradan bir anda nasıl bir değişim yaşanabilir ki? En fazla ne olabilir? Mitat televizyonda aynı şeyleri geveleyip duran adamlardan birinin sarf edeceği muhteşem bir sözle hayatı hakkında büyük bir uyanış mı yaşayacak? Çitlediği çekirdeğin kabuğu dişetlerine saplanacak, bunu fark etmeden ağzını kapatınca fantastik filmlerdeki canavarlar gibi can mı verecek? Kabuğu tamamen kapalı olan antepfıstığını açmaya çalışırken elini mi kıracak? Ne olabilir ki Allah aşkına?Evden işe, işten eve gidip gelen son derece sıradan ve silik birinin başına ne gelir ki, demeyin… Karakterimiz Mitat bir gece uyandığında, diyafonun düğmesine basmak ve apartmanın kapısını açmak zorunda kalır. Ve hayatı bütünüyle değişir… Doğu Yücel’in bu sürükleyici yeni zaman polisiyesi güçlü bir kara mizah örneği, bir paranoya kuyusu, okudukça açılan, heyecan verici bir yeni Türkiye panoraması. Devamı gelsin isteyeceksiniz.

“Her insanın bir diğeri için engin bir muamma oluşu,
üzerine kafa yorulması gereken şaşırtıcı bir gerçektir. Gece
vakti büyük bir şehre girdiğimde karanlıkta kümelenmiş
bütün o evlerin her birinin içlerinde kendi sırlarını
barındırdıklarını düşünürüm, her bir evin her bir odasında
ayrı bir sır vardır ve bunların içlerinde çarpan her bir
yürek de hemen yanı başındaki yüreğin bile bilmediği ayrı
bir sır taşır içinde.”
Charles Dickens, İki Şehrin Hikâyesi

“Başkalarıyla yaşamak benim için bir işkence. Bütün
başkaları benim içimde. Onlardan uzaktayken bile onlarla
yaşamak zorundayım. Tek başımayken kalabalıklar sarıyor
etrafımı. Nereye kaçacağımı bilmiyorum; kendime
kaçmaktan başka.”
Fernando Pessoa, Huzursuzluğun Kitabı
“Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar / Yeryüzünde sizin
kadar yalnızım / Bir haykırsam belki duyulur sesim / Ben
yalnızım, ben yalnızım, yalnızım.”
Hikmet Münir Ebcioğlu, “Gökyüzünde Yalnız Gezen
Yıldızlar”

“Her insanın bir diğeri için engin bir muamma oluşu, üzerine kafa yorulması gereken şaşırtıcı bir gerçektir. Gece vakti büyük bir şehre girdiğimde karanlıkta kümelenmiş bütün o evlerin her birinin içlerinde kendi sırlarını barındırdıklarını düşünürüm, her bir evin her bir odasında ayrı bir sır vardır ve bunların içlerinde çarpan her bir yürek de hemen yanı başındaki yüreğin bile bilmediği ayrı bir sır taşır içinde.” 

Charles Dickens, İki Şehrin Hikâyesi

“Başkalarıyla yaşamak benim için bir işkence. Bütün başkaları benim içimde. Onlardan uzaktayken bile onlarla yaşamak zorundayım. Tek başımayken kalabalıklar sarıyor etrafımı. Nereye kaçacağımı bilmiyorum; kendime kaçmaktan başka.” 

Fernando Pessoa, Huzursuzluğun Kitabı

“Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar / Yeryüzünde sizin kadar yalnızım / Bir haykırsam belki duyulur sesim / Ben yalnızım, ben yalnızım, yalnızım.” 

Hikmet Münir Ebcioğlu, “Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldızlar”

h

Adı, Mitat. Dikkat etmiş olmalısınız, arada bir harf eksik, t ile a arasında olması gereken h orada değil. Nüfus memuru mu atlamış onu, annesi mi ihmal etmiş, kimse bilmiyor. Suç babada değil, onda herkes mutabık. Çünkü Mitat’ın babası yok. Var da yok. O h harfi gibi, orada olması gerek, ama değil. 

Mitat’ın soyadı, Karaman. Onda da h’den eser yok. Çünkü Mitat bir kahraman değil. Ne kahramanı, figüran bile sayılmaz. Kamera çekimdeyken yoldan geçen biri o. Filme çekildiğinden habersiz arkadan yürüyor. Kalabalık yapıyor sadece. 

İşin doğrusu, onu bile yapamıyor olabilir. Kendisi biraz minyondur çünkü. Sen de 1.64, o desin 1.65. İrikıyım birinin arkasında kalsa görünmez bile. Adındaki kayıp harf gibi. Orada gibi, ama değil. Çalıştığı ofiste de öyle. Muhasebecidir kendisi. Bütün gün ekranına gömülür, hesap kitap yapar. Başka da bir işe yaramaz zaten.

Beceriksizin önde gidenidir Mitat Karaman. Daha adı konurken düşen o harfle birlikte kırılmış, bozulmuş sanki. Yalnız yaşıyor olsa da ne yumurta kırabilir ne portakal soyabilir. Ütü yapmayı geç, doğru düzgün tişört bile katlayamaz. Tarakla fırçayla ne yapacağını bilemez, saçları hep dağınık. Perdeyi kornişe takarken bir plastik ruleti atlar illaki, haydi en baştan. İnsanlarla konuşmak ayrı bir sınav, onlar konuşurken dediklerini anlamaksa başka. Kızlarla iletişimse en zoru. Dili dolanır, gözleri kaçar hep. Âşık da olamaz Mitat, sonradan kaybettiği hünerlerden biri bu. Yine de kırk yılda bir yakınlaşır kadınlarla, maceranın finalinde prezervatifi takamaz, market kasasında naylon torbayı açamadığı gibi. “Arkadan yürüyor,” dedik ama gerçekten bir filmde sadece yürümekle yükümlü figüranlardan biri olsa, onu bile beceremeyebilir Mitat. Olmadık zamanlarda çözülen bağcıklarına basıp sahneyi mahvetmesi işten bile değil.

Yanlış anlamayın, fiziksel veya zihinsel bir engeli yok. Daha farklı, daha derin bir arıza mevzubahis. Mitat’ın dünyaya gelişinin her aşamasında bir sakarlık var. Zincirleme yanlışlıklar Mitat daha portakalda vitaminken başlıyor. Portakallı votka dense daha doğru. Zira alkolün su gibi aktığı bir günah gecesi söz konusu. Sonrası tahmin edilebilir: Babası denen adamın korunamaması (prezervatif sakarlığı genetik olsa gerek) ve kazara ektiği tohum, annesi olacak kadının gebeliğine geç uyanışı, sonra da düşürmeyi beceremeyişi… Derken tüm bu beceriksizlikler silsilesinin sonunda şanına yakışır bir zamanlamayla Şubat’ın 29’unda dünyaya geliyor Mitat. Tek gecelik ilişkinin meyvesi. Olmamış bir elma. Hatalı bir imalat.

Yaratılış hikâyesine böyle bakmak Mitat’ın hoşuna gidiyor. Ona göre ezik bir yorum değil bu, tam tersine onu diğerlerinden ayırıyor. Herkesin kendisini dev aynasında gördüğü bir zamanda sadece Mitat zavallı benliğini olduğu gibi kabul ediyor. Adında olmayan h’yi bu yüzden seviyor. Eksik noksan tabiatının sembolü o. Defolu malın üzerine yapıştırılan etiket gibi. Mitat’a hayattaki tüm âcizliklerinin kendisi dışında gelişen talihsizliklerden kaynaklandığını hatırlatıyor. Kaderi böyle imla hatalarıyla yazılmış, daha ilk kelimede tashih var, o n’apsın? 

Ne yapacak, arkadan yürüyor. Bunu yaparken de başardığı çok önemli bir şey var. Lüzumsuz bir adam olsa da zararlı bir adam değil o. Etrafındaki becerikli şampiyonlar öyle mi peki? Güzel görünen denizanalarından farksızlar, dokunduklarında bir yara bırakıyorlar. En masum geçineni bile en az bir dramın sebebi olmuştur. Okulda değilse de evde, işte değilse de aşkta meşkte zehrini akıtmıştır birine. 

Mitat’ın eliyse tertemiz. Bu, az buz bir şey sayılmaz. Herkes manasız bir izdihamın içinde birbirine çarpıp dururken, birileri önündekinin ayağına basarken, diğerleri yanındakine omuz atarken aralarından sadece bir tanesi, Mitat Karaman, dile kolay 36 yıldır kimseye değmeden, görünmeden, varlığını dahi hissettirmeden yürümeyi başarıyor. 

Tabii, bu durum değişecek. Bir perşembe gecesi, küçük, küçücük bir patlamayla…

Perşembe

“Yaşamak çok nadir bir şeydir. 

Çoğu insan sadece var olur.” 

Oscar Wilde 

Patlama 

Mitat Karaman’ın ve onunla birlikte birkaç kişinin daha hayatının değiştiği o eylül gecesi en başta olabildiğince sakindi. Devasa bir dolunayın aydınlattığı İstanbul, her zamanki curcunasından uzak görünüyordu. Darbe girişiminin üstünden bir buçuk ay geçmesine rağmen o geceden kalan endişe bulutu dağılmamıştı. Yollar eskiye kıyasla tenha, sokaklar suskun, yüzler tedirgindi. Şehir kâbusu atlatmıştı ama henüz huzursuz uykusundan uyanamamıştı. 

Mitat her zaman olduğu gibi evde tek başına, salondaki kanepede yarım bağdaş kurmuş televizyon seyrediyordu. Ekranda iki tarafa ayrılmış altı konuşmacı, ortada ayakta duran kadın sunucunun idaresinde 15 Temmuz gecesi yaşananları tartışıyorlardı. Mitat arada bir masadaki kuruyemiş tabağına uzanarak kabak çekirdeği, leblebi ve fıstıklardan atıştırıyordu. 

Böylesine sıradan bir anda nasıl bir değişim yaşanabilir ki? En fazla ne olabilir? Mitat televizyonda aynı şeyleri geveleyip duran adamlardan birinin sarf edeceği muhteşem bir sözle hayatı hakkında büyük bir uyanış mı yaşayacak? Çitlediği çekirdeğin kabuğu dişetlerine saplanacak, bunu fark etmeden ağzını kapatınca fantastik filmlerdeki canavarlar gibi can mı verecek? Kabuğu tamamen kapalı olan antepfıstığını açmaya çalışırken elini mi kıracak? Ne olabilir ki Allah aşkına? 

Bir de Mitat Karaman kabuğu kapalı bir antepfıstığıyla uğraşmaz ki, küçük bir ayrımını veya çatlağını aramaya teşebbüs dahi etmeden çöp tabağına atar onu. Ucunda en ufak başarısızlık ihtimali gördüğü her işten uzak durur. Bu, bir fıstık kadar küçük veya dünyayı yerinden oynatabilecek kadar büyük olsa da fark etmez, başarısının sınanacağı hiçbir pozisyona sokmaz kendini. Bunun için de hayatını her türlü değişime ve yeniliğe kapamıştır. Böyle bakıldığında aslında Mitat’ın kendisi, kabuğu kapalı bir antepfıstığıdır. 

Özellikle akşamları işten eve gelip kapısının iki kilidini üçer defa kilitleyip zinciri yuvasına taktığında bu metafor, gerçeğe fazlasıyla yaklaşır. Mitat gün boyu çizdiği dairelerden sonra nihayet apartman dairesinde mutlak güvenliğini sağlamış, riskleri, sürprizleri ve değişim rüzgârlarını dışarıda bırakmış, tamamen kabuğuna kapanmıştır. Bundan sonra hiçbir şey Mitat’a da onun rutinlerine de dokunamaz. Yemek – televizyon – uyku. Bu düzen hiç değişmez. Hele gece 11’den sonra değil hayat değiştiren bir olay, ertesi gün lafını etmeye değer küçücük bir olay mümkün değil gerçekleşmez Mitat’ın dünyasında.

Gelgelelim hayat bu, olur olmadık zamanlarda olur olmaz işler yapar durur. Bir boşluk görmeye dursun, alelacele doldurur orayı. Kimselere sormaz üstelik, oldubittiye getirir. 14 milyar yıl önce bunu yapmıştı işte. O harikulade hiçliği ne gereği vardıysa tek bir patlamayla darmadağın etmiş, sonra da boşluğun tıka basa dolmasını şehvetle izlemişti. 

Şimdi Mitat Karaman’ın boş, sessiz ve lüzumsuz hayatı ona o en baştaki hiçliği anımsatmıştı. Bunu değiştirmeliydi. Hemen kollarını sıvadı. Bir patlama işini görürdü. Büyük Patlama gibi büyük bir patlama da şart değildi. Abartmaya lüzum yoktu. Koca kâinatın yanında Mitat’ın hayatı nedir ki? 

Küçük, minik, ufacık bir patlama yeter de artar bile. 

Sonrası kendiliğinden gelir zaten. 

Hep öyle olur.

Mitat bu sırada hayatın onun için yaptığı plandan habersiz kabak çekirdeği çitliyordu. Az önceki antepfıstığı gibi değildi bunlar, fazla zorluk çıkarmadan içindeki nimeti verirlerdi. Sadece nadiren içlerinden bir tanesi çürük çıkar, ağzının tadını bozardı ama şimdilik onunla da karşılaşmamıştı. Her şey yolundaydı. 

Benzer İçerikler

Soğuk Öpücük – Amy Garvey Online Kitap Oku

yakutlu

Doludizgin – Stephanie Laurens – Online Kitap Oku

yakutlu

Hayatımın Aşkı

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy