Ay Çöreği – Zeynep Sahra Online Kitap Oku

Ay Çöreği kitabı hakkında bilgiler:

Zeynep Sahra’nın Ay Çöreği isimli kitabı 367 sayfadan oluşuyor ve sitemiz aracılığıyla sizlere tanıtımını yapıyoruz.
“Bu, ateşe uçmaktan korkan kelebeğin hikâyesi.”
Ahmet; Sahra’ya yürümeyi, bisiklete binmeyi, erkek gibi dövüşmeyi öğretmişti. Fakat hepsinden önemlisi ona, aşkın can yakıcı yanını tattırmıştı, hem de farkında dahi olmadan…
Sahra, Ahmet’e olan karşılıksız aşkının ağırlığına dayanamayıp Çıkmaz’dan uzaklaşırken, boynunda ayçöreği kolyesi, dudaklarında tarçın tadı ve çantasında gizemli mektuplarının sahibi mesut huzurlu Kelebek vardı.
Ancak bütün bunlara karşın katıldığı okul partisinde trajik bir biçimde hayatına giren şımarık Romeo, bir şeyleri değiştirecekti. Belki de bir hayli şeyi…
“Yarayla alay eder yaralanmamış olan…”

1. Bölüm/tanıtım

~ ilk anı ~~~ Hatırladığınız ilk anınız nedir diye sorsam ne cevap verirdiniz?
Dört yada beş yaşında olmalıyım, bahçe kapımızla birleşen duvarın üstüne serçe kuşu gibi
tünemiş onu bekliyorum. Bana bir numara büyük gelen pembe sokak terliklerimin topuğunu
duvara belli bir ritimle vururken, gözüm sokağın başında. Sanki ben bakışımı kaçırırsam gelişi
gecikecekmiş gibi, yeni doğan güneşin gözlerimi sulandırmasına aldırmadan gözümü
ayırmıyorum sessiz yoldan.
Sıra sıra, karşılıklı dizilen bahçeli, müstakil evlerden işlerine yetişmek için aceleyle çıkan
insanlar görüşümü kapattığı için kaşlarımı çatıyorum bazen.
Sabırsız geçen dakikalar sonunda, elindeki küçük beyaz poşetle koşturarak görünüyor sokağın
başında ve ben boyumun iki katı olan duvardan bir sıçrayışla atlayıp dizlerimin yere vurmasını
bile umursamıyorum.
İnce pijamamın paçası yere sürünürken ona doğru yürüyorum. Yan yana gelince hemen
söyleniyorum sabırsızca; – Neden bu kadar geciktin ki?
– Ne yapayım Sahra, fırını geç açtılar bugün.
Onun yüzü yerine merakla poşete baktığımı fark edince gülümseyerek poşetteki kağıt paketi
eline aldı, içindekini çıkardığında yüzümün aldığı hal onu daha da neşelendirdi. Sıcacık
gülümsemesiyle bana uzatırken; – Al bakalım ufaklık. Dedi.
İki elimle onu tutarken avucumdan düşmesin diye sıkı sıkı sardım parmaklarımla. Isırmadan
önce en sevdiğim şey burnumu ona yaklaştırıp kokusunun vücuduma yayılmasıydı. Gözlerimi
tatlı tarçın kokusuyla kapatırken, onun kıkırdayan sesi kulağıma geliyordu. Gözlerimi açıp
sabırsızca ay şeklini ikiye bölüp, bir parçasını ona uzattım.
Yan yana olan evlerimizin ortasında kalan kaldırıma oturduk. – Ay çöreğini senin kadar seven bir başkası daha yoktur. Dedi, nefessiz yediğim lokmalarıma
bakarken.
Beni seyreden yüzüne vuran güneş gözlerini açık yeşil yapmıştı, eksik dişleriyle gülümserken
ona verdiğim parçayı da bana uzattı. Ben tereddütsüz alıp onun payını da yemeğe koyulunca
gülüşü tüm yüzüne yayıldı. – Bir daha canın ayçöreği çektiğinde akşam uyumadan önce söyle bana. Sabahın köründe
camıma taş atarak uyandırma.
Son lokmamı ağzımda çiğnerken yüzüme düşen saçlarımı geriye doğru atıp, başımla onu
onayladım. Sokağın sessizliğini uykusundan uyanan kuşların cıvıltıları bölüyordu. Ayağa
kalktığında siyah terliği ayağından çıktı, aceleyle abisinin terliğini giymiş olmalıydı. Pijamasının
belini düzeltirken bana eve girmemi söyledi. O yan bahçe kapısına doğru yönelirken ayağa
kalktım, ona bakarak; – Bana her gün ayçöreği almanı istiyorum. Dedim, ince sesim kuş cıvıltılarına karıştı.
Gülümsedi. – Tamam alırım. Dedi.
Yeşil gözleri bana bakarken sabırsızca ekledim; – Ama sonsuza kadar, her gün alacaksın tamam mı?
Gülümsemesi genişlerken ben yine eksik dişlerinin olduğu yere bakıyordum. O an benim
dişlerimin de düşmesi için sabırsızlandım. -Sonsuza kadar mı?
Hiç düşünmeden sırıtıp başımı salladım. -Evet. Çünkü ayçöreğini çok seviyorum.
Kollarımı iki yanıma açıp “çok” kelimesini uzatarak söylemiştim. Ama o saçma bir şey
söylemişim gibi gözlerini döndürdü. -Sonsuza kadar ayçöreğini sevemezsin Sahra!
Omuz sallayıp, inat ettim. -Severim!
O da benim kadar inatla kıstı gözlerini. -Ya ayçöreğinden daha çok sevdiğin bir şey olursa?
Kısa bir an düşündüm. Bu söylediği gökten çikolata yağması kadar imkansız bir şeydi. İmkansız
olduğunu biliyordum çünkü babam, yağmur yağarken ağzımı gökyüzüne açıp beklememin boşa
olduğunu, gökten asla çikolata yağmayacağını söylemişti. İşte ayçöreğinden daha fazla
seveceğim bir şey olma ihtimali de böylesine imkansızdı.
Bu imkansızlığı ona anlatmak yerine inatçı bir omuz daha salladım. -Sen sadece söz ver, bana sonsuza kadar ayçöreği alacaksın!
Yorulmuş gibi sesli şekilde nefesini bıraktı. – Hem sonsuza kadar alamam ki Sahra, bir gün evleneceksin.
Söylediği şeyin neden ayçöreği almasına engel olacağını anlamadığımdan kaşlarımı çattım. Alt
dudağımı uzatarak düşündüm. Sonra omzumu yukarı doğru kaldırıp sanki olması en kolay şeyi
söylermişim gibi; – O zaman bende seninle evlenirim. Dedim.
Bu kez o düşünmeye başladı. – Ama evlenmek için birini sevmen gerek. – Sen beni sevmiyor musun?
– Seviyorum. Ama şeyy… Babam demişti ki, birini gerçekten seversen onun yanında nefes
alamazmışsın. Ama ben senin yanında nefes alabiliyorum.
Bu kez kaşlarımı kızgınlıkla çatarak baktım ona. Düşündüm. Düşündüm. Sonra gözlerimi
kocaman açarak ona yüksek sesle bağırdım. – Bir, iki, üç dediğimde nefesini tut, tamam mı?
Anlamadı. – Hadi dediğimi yap! Diye tekrarladım sabırsızca.
Gözlerini sıkılır gibi döndürdü yine, ve ardından “Peki” dedi huysuzca.
Ve ben üçe kadar saydım.
O suya dalarmış gibi nefesini tutup, yanaklarını şişirdi. Yüzünün aldığı komik şekle bakıp
kıkırdadım ve sonra hızla bahçeden içeri girip eve doğru koştum. Eve girmeden önce onun
kızarmış, şişkin yüzüne bakarak bağırdım. – Gördün mü, artık seninle evlenebilirim! ~~~ Hatırladığım ilk anımın hayatımın geri kalanını şekillendireceğini bilemezdim ki. Çocuk aklıyla
söylenen bir cümlenin, yıllarca gece yatarken hayalini kurduğum son şey olacağını da
bilemezdim. Ve tabi birini iki adım uzağındayken karşılıksız sevmenin ne kadar can yakıcı
olduğunu da bilemezdim. Hele sevdiğiniz kişi en yakın arkadaşınızın abisi ise…
Ama tahmin edemeyeceğim en önemli şey; yuvam dediğim Çıkmaz’dan kaçıp başka hayatlarla
karşılaşırken, hiç beklemediğim bir anda hayatıma gizemli bir kelebek ve herşeyi değiştirecek
şımarık bir Romeo’nun dokunacağı olacaktı.
Ve ayçöreğinden daha fazla seveceğim bir şey ile karşılaşma ihtimalimin sandığım kadar
imkansız olmadığını da öğrenecektim(!)

Benzer İçerikler

Dünyanın İlk Günü

yakutlu

Gönül Meselesi – Tuna Kiremitçi – Online Kitap Oku

yakutlu

Günahın Rengi

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy