“Doğru erkeği” ararken-İlhan Uçkan

1. DERS: “DOĞRU ERKEĞİ” ARARKEN NEDEN SİZ HÂLÂ YALNIZSINIZ?

Yalnız, hem de yapayalnız hissediyorsunuz kendinizi…

Yürümeyen bir ilişkiden, belki de bir sürü ilişkiden yorgun argın, yara bere içinde çıkmışsınız.

İlişkilerinizde hiç durmadan fedakarlık eden siz olsanız da, taviz vermek zorunda kalsanız da, hep veren tarafsız olsanız da, sevdiğinizin ne kadar çok üstüne titreşeniz de, yalnız kalan yine siz olmuşsunuz.

Hayatınız hiç durmadan sonsuz bir “razı olma” haliyle söylenmiş “evet”ler ve bir türlü dile getirilememiş “hayır “lardan oluşuyor…

Elde var sıfır!

Her seferinde “Bu defa ne yapıp edip ilişkimi yürüteceğim,” diye başlıyorsunuz. Ama bir türlü olmuyor…

Ya aldatılmışsınız ya da karşınızdaki kişinin aşağılamalarına, sizi değiştirme çabalarına, olmadığınız biri gibi davranmaya zorlayan tavırlarına maruz kalıp iyice kötü hissetmişsiniz kendinizi…

Hatta her şeye rağmen ilişkinizi sürdürebilmek için inanılmaz bir çaba gösterdikten sonra, bir de bakmışsınız ki ilişki diye bir şey yok ortada…

Giden gitmiş, emekler de boşa gitmiş…

Üzüntüleriniz, mutluluklarınız, özel günleriniz, sıradan keyifleriniz hep “bir başınıza kalacaksınız” korkusuyla tatsızlaşıyor…

O kadar da tek başına geçmiyor elbette hayat. Arada “Tamam, artık yalnızlığım sona erecek, işte hayatımın erkeği!”

dediğiniz, ama bir süre sonra kaybolup giden hayaletler olmaktan ileriye gidemeyen, “olmayan” erkekler, yürümeyen ilişkiler…

Siz de, “Bu da değil, o da değil, yok işte! Hiç doğru erkek kalmadı mı?” türünde monologlar içinde boğulup gidiyorsunuz…

Bir türlü bulamıyorsunuz. Bir türlü “doğru erkeğe” rastlayamıyorsunuz.

Peki ama neden? Neden bu kadar zor “doğru erkeği” bulmak?

Neden siz hâlâ yalnızsınız?

ERKEK ÇOK AMA “DOĞRU ERKEK” YOK!

Biz kadınlar evcilik oynamaya başladığımız günden itibaren, önce sevgilimiz olacak, sonra da evlenip mutlu olacağımız erkeğin hayalini kurarız.

Ama sonra kurduğumuz hayallerdeki erkeklere hiç benzemeyen, bize hiç de uygun olmayan erkekler kuşatır etrafımızı.

Ne görüntüleri ne de hayat tarzları aradığınız erkeğe benzer. Hep bir şeyler eksik kalır. Boyu boyunuza uymaz, yeterince kültürlü değillerdir ya da vardır mutlaka işte beğenmediğiniz bir şeyleri…

Hatta bu “eksik” erkeklerin sizinle ilgilenmeleri canınızı sıkar. Fena halde üzerinize düşerler, onlara ilgi göstermediğiniz halde peşinizi bırakmazlar.

Bir türlü anlamazlar sizin için “doğru erkek” olmadıklarını.

Çaresizlik duygusu yaratırlar insanda.

‘Hiçbir zaman aradığına rastlayamayacaksın, kaderine razı olup, istemediğin bir erkekle evlenecek ve mutsuz olacaksın’ duygusudur bu.

Ama sabırla arayışınıza devam edersiniz.

Sizin asıl aradığınız tutkulu bir aşktır. Aynı romanlarda-ki, aşk filmlerindeki gibi, sizi ta derinden sarsacak “Tam aradığım erkek, tüm hayatımı onunla geçirmek istiyorum,” dedirtecek, ilk görüşte aşık olacağınız erkek…

“Doğru erkek” mutlaka karşınıza çıkacak! Ama ne zaman? Hep yanlış olanlarla karşılaşmaktan bıktınız mı?

Her defasında “işte tam aradığım erkek,” diye başlayan cümleler kısa zamanda hiç başlamayan bir ilişkinin hayaline ya da çabucak uyandığınız tatlı bir rüyaya, belki de bir kabusa mı dönüşüyor?

İLİŞKİNİZ NEDEN YÜRÜMEDİ?

“Doğru erkek” ile bir türlü karşılaşamayanlardan mısınız?

İlişkileriniz hep “mutsuz son”larla mı bitiyor?

Peki ama neden?

İlişkinizin yürümemesinde sizin bir kusurunuz var mı?

Varsa kusurunuz ne?

Belki de yanlış yaptığınız bir şeyler var?

“Kader” demek pek kolaycılık olmaz mı?

Bir şeyleri kadere bağlamadan önce, ne gibi hatalar yaptığınızı bir gözden geçirmekte yarar var.

“Doğru erkeği” bulma derslerimiz başlıyor!

Aşağıdaki cümlelerden ilişkinizin bitme nedeni olarak gördüklerinizi ya da biten ilişkinizin ardından kurduklarınızı işaretleyin:

Q “Keşke üstüne bu kadar düşmeseydim!”

Q “Durmadan telefon etmeseydim!”

Q “Bu kadar kıskanmasaydım, birazcık rahat bıraksaydım…”

Q “Hiç durmadan ‘evlenelim’ dersen adam kaçar tabii, haklı!”

Q “Benim nasıl bir insan olduğumu anlamadı.”

Q “Ben ona layık biri değilim.”

Q “Beni ‘kolay kadın’ sandı, o yüzden terk etti.”

Q “Şişmanım.”

Q “Güzel değilim.”

Q “Burnumu estetik ameliyatla düzelttirsem beni de beğenirler.”

Q “Göğüslerim minicik / kocaman!”

Q “Kalçalarım kocaman!”

Q “Boyum kısa!”

Q “Sivilcelerim var!”

Q “Makyajımdan hoşlanmıyordu!”

Q “Saçlarım neden kıvırcık?”

Q “Allahım ben neden böyleyim?”

Q “Yaşam standartlarım onunkinin çok altında!”

Q “Pek kültürsüzüm!”

Q “İngilizce bilmiyorum!”

Q “Üniversite mezunu değilim!”

Q “Haklı beni terk etmekte.

Hangisini işaretlerseniz işaretleyin, aslında bunlardan hiçbiri sizin sandığınız gibi terk edilmenizin asıl nedeni değil. Ya da bunlar istediğiniz gibi bir sevgilinizin olmasına engel değil. Ne böyle kompleksler yüzünden sevgiliniz olmadı, ne de böyle sudan nedenlerle terk edildiniz.

Aslında bunu siz de biliyorsunuz. Ama en kısa yoldan bu tür cümlelere sarılmak her zaman kolayınıza geliyor.

Yoksa daha derinlere inmek, meselenin özünü keşfetmek çok uzun yolculuklar gerektiriyor ki, asıl istenen “doğru erkek” olduğu için, mesele hallolsun, çözüm de hap gibi bulunsun diye beklenip duruluyor.

İŞİN YOKSA BEKLE DUR

İlerleyen bölümlerde göreceksiniz ki, genel olarak erkekleri kaçırmak için en etkili olduğunu düşündüğünüz “zaafları” ve “kusur”ları aslında dilediğiniz kadar yapabilirsiniz!

Yaparsınız ama öyle bir yaparsınız ki, bunlar bir erkeği kaçırmaktan çok, onun size deli gibi aşık olmasını sağlayan şeyler oluverir.

Özellikleriniz olur, renginiz olur, tarzınız olur, belki de içinizden geleni rahatça yaptığınız için “duruşunuza” aşık olunur…

ilişkilerine gerekli özeni göstermeyen, ama yine de ilişkileri yürüyüp giden arkadaşlarınızı düşünün bir… “Hata yaptım ve kaçırdım” diye saptadığınız, kabullendiğiniz hatalarınıza benzemiyor mu onların

yaptıkları?

Peki ama neden onlar hâlâ mutlu? Neden beraber oldukları erkek tarafındanAterk edilmediler?

Bütün mesele onların belki de “doğru erkek”le beraber olmaları diye düşünüyorsunuz, değil mi? “Yoksa imkanı yok yürütemezlerdi ilişkilerini!”

Sizin de beklediğiniz, istediğiniz işte böyle bir erkek. Ama siz onlar gibi davranmayacaksınız sevdiğinize! Onu el üstünde tutacaksınız. Yemekler yapacaksınız. O söylemeden derdini anlayacak, çareler bulacak, iyi ve kötü her anında yanında olacaksınız…

Eğer hatırlarsanız bunları daha önce de pek çok kez yaptınız ama onlar “doğru” erkeğiniz değildi ve kıymet bilmez şeyler bu derece sevgi ve ilgi performansı sergilemiş olsanız bile sizi terk ettiler!

En iyisi sizin doğru erkeği beklemeniz ya da yılmadan, yorulmadan arayıp bulmanız.

Peki “doğru erkek” deyince nasıl bir erkek geliyor aklınıza? Hangi özelliklere sahip olmalı bu erkek?

Bir düşünün bakalım…

HAYATINIZIN ERKEĞİ!

“Doğru” dediğiniz erkeği nasıl tarif edersiniz? Aşağıdaki şıklardan “Hayatımın erkeği” diyebileceğiniz erkekte bulunmasını istediğiniz özellikleri işaretleyin:

• Yakışıklı

• Karizmatik

• Şehirli

• Medeni

• Delikanlı

• Çağdaş

• Eğlenceli

• Hoş sohbet

• Şefkatli

• Duyarlı

• Sempatik

• İyi dans eden

• Giyinmeyi bilen

• Yeme içme kültürüne sahip

• Bakımlı

• Güler yüzlü

• Her ortama ayak uydurabilen

• Kültürlü

• Neşeli

• Kıskanan

• Görmüş geçirmiş, tecrübeli

• Görgü kurallarına sadık

• İyi bir meslek sahibi

• Geleceği parlak

• Koruyan, kollayan

• Sevdiği kadına prensesler gibi davranan

• Komik

• Kadınına sahip çıkan

• Zengin

Hayatının erkeğini arayan biz kadınlar için 12’den vurmak demek, özelliklerini böyle baştan belirlediğimiz bir “doğru erkek” bulmak, onunla bir yuva kurmak, sağlıklı iki evlat sahibi olup, iyi bir semtte, bahçeli bir evde, mutlu mesut hayatını sürdürmek demek…

Ama böyle “ısmarlama” erkek biraz zor bulunur!

Yani bütün bu özellikleri tek bir kişide bulamazsınız. “Doğru erkek” dediğiniz böyle bir şey değildir. “Buldum” diyen de yalan söylüyordur. Ya erkek “Ben işte böyle biriyim!” diye yalan söylüyordur ya da kadın “inan ki benim sevgilim / kocam tam böyle bir erkek!” diye kendini kandırıyordur.

Yalancıktan saadetin de kimseye zararı dokunmaz elbette, bırakın yaşasınlar:..

Siz de “Bundan bir tane de bana denk gelsin,” diye hayal kurmaya devam edin köşenizde…

“DOĞRU ERKEK” ÖRNEKLERİ

Hayalleriniz, beklentileriniz kendi kafanızda yarattığınız şeyler değildir. Onları bir yerlerde görmüş, farkına varmadan öğrenmişsinizdir. Sonra siz de hayalini kurmaya başlamışsınızdır…

Çevrenizde gördüğünüz, “mutlu bir beraberlik” diye tanımladığınız ilişkilerine tanık olduğunuz erkeklere benzer aslında hayalini kurduğunuz… Bir biçimde, aradığınız kişinin, bu “örneğini gördüğünüz erkekler” türünde biri olduğunu bilirsiniz.

Kendinize doğru soruları sorarak ve açık yürekli cevaplar vererek işinizi kolaylaştırabilirsiniz.

İşte sorular:

• “Doğru erkek” kimdir?

• Ne tür bir erkektir?

• Artık hiç “doğru erkek” kalmadı mı?

Doğru erkek:

Doğru erkekle ilgili birçok tanım yapılabilir. Ama lafı uzatmadan söyleyecek olursam, o çok aranan ama bir türlü bulunamayan “doğru erkek”:

• Mutlu bir evliliği olan erkektir.

• En yakın arkadaşınızı fazlasıyla mutlu eden erkektir.

• Komşunuzla evli olan, iki sağlıklı çocuğuyla pazar gezmelerine, alışverişe giden erkektir.

• Olağanüstü güzel bir karısı olan patronunuzdur.

• Filmlerde gördüğünüz, sevgilisine çiçekler alan, sokağına “Seni seviyorum” yazılı ’billboard’lar astıran erkektir.

• Ya da sizi terk etmiş olan, aslını unuttuğunuz, hayallerinizde yücelttiğiniz erkektir…

Hoşunuza gitmedi, değil mi?

Dikkat ederseniz “doğru erkek” tanımınızı yaparken aklınıza çevrenizden birlerinin geldiğini fark edebilirsiniz.

Ya sizin doğru erkeğiniz?

Asıl cevaplamanız gereken sorunun bu olduğunu anladığınızda ona bir adım daha yaklaşacaksınız, emin olun!

BİR ZAMANLAR O ERKEKLER DE YANLIŞTI!

Genellikle “Bütün doğru erkekler kapılmış, hepsi ya evli ya da sevgilisi var! Bana da hep yanlış erkekler denk geliyor! Doğru erkeği günün birinde elbette ben de bulacağım!…” denmez mi?

Belki de bu erkekler bir zamanlar birçok kadın için ‘yanlış erkek’ti. Yani bu erkeklerin “doğru” olmasında, karısının ya da sevgilisinin payı olabileceğini hiç düşünmüyor musunuz?

Belki de biz kadınların “baştan yaratma” isteği, heyecanı, becerisi onları bu hale getirdi. Belki bu yüzden onlar artık “doğru erkek”ler.

Ya da sadece birlikte oldukları kadın için “doğru”lar.

Bir erkek düşünün… Karısından boşanmış. Şimdi arkadaşınızla evli. Çok güzel bir ilişkileri var.

Arkadaşınıza, ‘kocasının eski karısından neden boşandığını’ sorduğunuz zaman diyor ki:

“Akşamları eve geç gelmesine kızıyormuş. Onunla ilgilenmiyormuş. Arkadaşlarıyla görüşmesini istemiyormuş. Sürekli sudan sebeplerle kavga çıkarıyormuş… O yüzden ayrılmışlar.”

Böyle uzayıp gidiyor boşanma nedenleri…

Ama evliliklerine tanık olduğunuz kadarıyla arkadaşınız istemediği için akşamlan evden dışarı hiç çıkmayan, arkadaşlarını görmek istemeyen, bütün vaktini sadece karısının, yani arkadaşınızın dizinin dibinde geçirmek isteyen bir erkek var önünüzde…

Eski karısından ayrılma nedenleri neredeyse adamın mutluluk kaynağı haline gelmiş…

Arkadaşınız kocasına sayısız kapris yapıyor, kavgalar ediyor ama adam onu hep seviyor, daha da çok seviyor…

Demek ki bu erkek bir kadın için “yanlış”ken, diğeri için “doğru” olabiliyor.

Aradaki bu önemli farkın ne olduğunu ilerleyen sayfalarda detaylarıyla bulacaksınız. Ama şu kadarını söyleyeyim; asıl mesele kadın ve erkeğin birbirine uyumudur.

Adım adını yol almakta yarar var…

DOĞRU ERKEĞİ ARARKEN

“Doğru erkeği” ararken hep aynı cümleler kurulur. “Bu da olmadı, bir dahakine inşallah!” diye hayallerin yolu açık edilir. Gidenin arkasından gözyaşı kıvamında sular dökülür, beklenir, yenisi aranır, taranır…

Aradığınız erkekle ilgili kurduğunuz cümleler sizin için inanılmaz derecede yol gösterici olabilir.

Çünkü “basit birer cümle” dediğiniz şeyler aslında sizin kaçtığınız ya da yüzleşmekten korktuğunuz şeyleri açık ediyor olabilir.

Ne dersiniz?

“Hayatınızın erkeği”ni ararken aşağıdaki cümlelerden hangilerini en az bir kez kullandınız?:

• “Ben de mutlu olacağım. Benim de günün birinde beni kanatları altına alacak, seven, şefkatli, ne kadar güzel bir insan olduğumu keşfedecek, güçlü bir erkeğim olacak…”

• “Aradığım erkeği sonunda buldum.

• “Tam istediğim gibi. Ama bir de becerebilse…”

• Onunla ben sevgili olacaktım! ince eleyip sık dokuyacağım derken gitti gül gibi adam! Neyse, etrafta olayım da beni fark etsin, pişman olup bana gelsin.'”

• “Tam buldum derken o da evli çıktı!”

• “Yok, artık kimseyi istemiyorum! Zaten şöyle ‘erkek gibi erkek’ de kalmamış ortalıkta. Hepsine bir haller olmuş, pek bir kalleşler, yalancılar, akılları fikirleri aldatmak. Nerde o eski erkekler!”

• “İşte aradığım erkek o! Peki yanındaki kim?!”

Gelin şimdi beraberce bu cümleleri inceleyelim.

“BENİM DE GÜÇLÜ BİR ERKEĞİM OLACAK!”

Cümleniz:

“Ben de mutlu olacağım. Benim de günün birinde beni kanatlan altına alacak, seven, şefkatli, ne kadar güzel bir insan olduğumu keşfedecek, güçlü bir erkeğim olacak…”

Güzel bir insan olduğunuzu size illa birinin söylemesi mi gerekiyor?

Bunu kimse söylemezse siz “güzel” olmayacak mısınız? Neden siz birinin güzelliğini keşfetmiyorsunuz da sizi keşfetsinler diye bekliyorsunuz?

İsteseniz bunu yapabilirsiniz, isteseniz birinin sizi fark etmesini beklemek yerine siz önce kendinizi fark edip, hayattaki yolunuza dimdik devam edebilirsiniz. Elbette bu yolda size katılacak kişi de saygıyla duracaktır karşınızda, işte bunu takdir edecektir, buna hayran olacaktır, bu güzelliğe övgüler düzecektir. Yoksa gerisi “iltifat”tan ibarettir.

Peki gerçekten birinin korumasına ihtiyacınız var mı?

Elbette insan kendine destek olacak birini arar, ama birinin kanatları altına girmek, daha baştan gölgelere saklanma isteği, kendinize güvenmediğinizin göstergesi ve “tek başına ayakta durma korkusu” değildir de nedir?

Biri sizin kanatlarınız altına girmek istese ne hissederdiniz?

Sıkılır insan. “Kendi sorunlarım yetmiyor, bir de onunla uğraşacağım,” diye daha en başından kaçarsınız, değil mi?

Anneniz size “Hayat müşterektir!” demedi mi hiç?

Bu söz iyi yemek yapacaksın, evi temiz tutacaksın, iki sağlıklı çocuk dünyaya getirip, hayatının amacı buymuş gibi davranacaksın anlamına geliyor belki de sizin için.

Ama değil.

Bunlar zaten oluyor. Aç kalacak haliniz yok, yemek yapmak pek de zor bir iş değil doğrusu. Evi de elbette temiz tutarsınız, ne de olsa orada yaşıyorsunuz. Çocuk doğurmaya gelince, o apayrı bir konu… Ama şu kadarını söyleyeyim, “biyolojik saat” denen bir şey var ki, ne yaparsanız yapın buna zaten canı gönülden hazır, istekli ve gönüllü oluveriyorsunuz.

Gördüğünüz gibi hayatın müşterek olması bunları üstlenmek değil. O zaman bunları iyi yapmanız karşılığında birinin sizin sorumluluğunuzu üstlenmesine “hayatı paylaşmak” gibi anlamlar yükleyemezsiniz.

Tabii eğer isterseniz küçük bir bulaşık yıkama işini bile törene dönüştürür, övgünüzü almazsanız yapmayacakmış gibi oyunlar da oynayabilirsiniz. Hoş olur, ama bunlar küçük evcilik oyunlarıdır. Daha fazla anlamlar yüklemenin alemi yok.

“Hayat müşterek” demek; birlikte olduğun kişiyle omuz omuza vermek, hayatın zor anlarında birlikte yürümek, güzelliklerinin tadını birlikte çıkarmak demektir.

Keyiftir yani, görev değil!

Dikkat ederseniz çevrenizde böyle bir “Kanatları altına alan erkek, doğru erkektir” durumunu kanıtlayan tek bir örnek dahi yok. Annenizle babanızın evliliği de bu türden değildi.

Kendinizi kandırmayın.

Boş beklentiler yaratmayın.

Siz asıl “kendi gücünüze” inanın!

“ARADIĞIM ERKEĞİ SONUNDA BULDUM! AMA…”

Cümleniz:

“Aradığım erkeği sonunda buldum. Tam istediğim gibi. Ama bir de giyinmeyi becerebilse…”

Bu cümleyi yüzlerce kez duydum çevremdekiler den, bana gelen mektuplarda benzeri yakınmalara da çok rastladım.

İyi de adam giyinmeyi bilmese ne olur ki? Geri kalan kısmını beğeniyor musunuz?

Beğeniyorsanız sevgiyle istediğiniz gibi yardımcı olabilirsiniz ona. Ama dış görüntüsünün bir “kusur” olduğuna inanırsanız, o zaman iç dünyasını, “yüreğini” asla keşfe çıkamayacaksınız demektir!

Bir insan sadece dış görüntüsüne bakılarak yargılandığını düşünürse kim bilir ne kadar kötü hisseder kendini.

Madem halini tavrını beğenmiyorsunuz, nasıl oldu da “aradığınız erkek” olduğuna karar verebildiniz o zaman?

Bir insanı ilk olarak “görüntüsüyle” değerlendiremezsiniz.

Dış görüntüsünü beğenmediğiniz ama “tam da aradığınız erkek” olduğunu düşündüğünüz bir erkek olabilir mi?

Sizce de bunda bir yanlışlık yok mu?

Demek ki bu erkek en baştan aslında sizin kendinize uygun gördüğünüz türde bir erkek değildi de vakit kaybetmeden biriyle beraber olmak istiyordunuz.

Ya da bir ilişkinin beraberinde getirdiği sorumluluklardan korktuğunuz için bir “bahane” arıyorsunuz.

Belki niyetiniz bulmak değil de, hep arayışta olmak.

Böyle olduğunda insan kendine engeller yaratır, bahaneler bulur sürekli.

Yoksa ne diye bir erkek şöyle ya da böyle göründüğü, istediğiniz gibi giyinmediği için “doğru erkek” olma özelliğini kaybetsin gözünüzde?

Ama şunu bilin ki, giyim tarzı gibi, görüntü gibi sudan sebepler bir erkekten vazgeçmek için bahane olamaz.

Erkekleri birazcık olsun tanıdıysanız, onların kendilerini hale yola sokacak bir kadına cam gönülden hazır olduklarını da öğrenmişsinizdir bu zamana kadar.

Hazır yapım erkeği arayacağınıza, azıcık zaman ve sevgiyle siz de kendi doğru erkeğinizi yaratabilirsiniz.

Bir erkeği nasıl baştan yaratacaksınız, onu da ilerleyen sayfalarda bulacaksınız. Biz adım adım yolumuza devam edelim…

“KAÇIRDIM GÜL GİBİ ADAMI!”

Cümleniz:

“Onunla ben sevgili olacaktım! ince eleyip sık dokuyacağım derken gitti gül gibi adam! Neyse, etrafta olayım da beni fark etsin, pişman olup bana gelsin!”

Benzer İçerikler

Franz Kafka DÖNÜŞÜM

gul

Mahşer-Stephen King

yakutlu

Simyacı-Paulo Coelho

yakutlu

Sitemizin işlemesini sağlamak için teknik çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için çerez aydınlatma metnini incelemenizi rica ederiz. Kabul Et Devamı

Privacy & Cookies Policy